29 Nisan 2009

İYİ Kİ DOĞDUN

Küçük adamın kronolojik doğum günü olan 21 Ocakta epey konuşabilmesine rağmen "İyi ki doğdun Candaş" ı bir çırpıda söyletememiştik. Kopuk kopuk iki ... doğdun...Dandaşşş tarzı birşeyler söylüyordu.
23 Nisanda Filiz ve Gökhan'ın hazırladığı doğum gününde hazırlıksız yakalanmış ve yine söylememişti.
O günden sonra şarkılar söylemeye başlayan küçük adam "İyi ki doğdun Candaş" diyip oynamaya başladı. Biz askerleri de alkış yapıp oynamakla yükümlü kılındık.
Dün uyku saatini şaklabanlık yaparak geçiren küçük adam durup dururken "İyi ki doğdun Candaş" diyerek oynamaya başladı yine.
"Senin doğum günün geçti Candaş, yakında Melek'in doğum günü var" dediğimizde
"İyi ki doğdun Meyekkkk" diye oynamaya başladı. Hızını alamayıp
"İyi ki doğdun baba Eğsinnn" diye devam etti. Şaşkınlıktan öylece kalakalmışken "iyi ki doğdun anneee" diye sürdürdü şarkısını.
Sürekli duyduğumuz ve söylediğimiz bu kalıplaşmış söz bu defa o kadar farklı geldi ki kulağımıza, gönlümüze. Gözlerimiz doldu, hatta ağladık. Meğer bu söz ne kadar da anlamlıymış.
Küçük adam büyümüş ve bize "iyi ki doğdun" diyor. Onunla olmamızdan mutlu ve bunu bize ifade ediyor. O anki duygularımızı anlatamam.
Daha dün elimin içinde küçücük kaybolan kara kuru Kömür Bebek büyümüş, otistik, zeka geriliği var söylemleri ile süründürülen adam herkesin yüzüne kocaman bir tokat atarcasına konuşuyor ve ben büyüdüm ve zehir gibi bir çocuk oldum diyordu.
Ağladık...ağladık...Bu defa her zamnki ağlamalardan farklı, sevinçten ağladık...gururdan ağladık. Verdiğimiz mücadelenin sonucunda bize sunduklarından ağladık. Şükrederek ağladık....
Ne büyük bir varlık var elimizde. Şükürler olsun Allahıma, bize bu küçük büyük adamı verdiği için.
Bize dünyaları bağışladığı için.
Yaşamımızı hayat yaptığı için.
Sevmeyi-sevilmeyi öğrettiği için.
Bazen düşünüyorum da biz mi küçük adamı büyütüyoruz, yoksa O mu bizi büyütüyor.
Kesinlikle O bizi büyütüyor.
Kendime bakıyorum da 2 yıl öncesinin asi-başına buyruk-kapıları sertçe vurarak çıkan genç kızı yok artık.
Öyle değişmişim, öylesine büyümüşüm ki...
O beni büyüttü, olgun yaptı. Bana beni verdi.
Teşekkür ederim küçük büyük adamım.

25 Nisan 2009

DOSTLUK (YENİDEN)

Bir önceki yazımda demiştim ya dostluk diye.
Bugün yine yazmak istedim dostluk konusunu.
........................................................................
Küçük adamın doğduğu tarih 21/01/2007
Doğması gereken tarih 30/04/2007
Hastaneden çıktığı tarih 23/04/2007
.......................................................................
Resmi işlemlerde doğduğu tarih kabul edilirken doktorlar ve bizler gelişimini takip bakımından düzeltilmiş yaş dediğimiz yaşı kullanıyoruz. Doğması gereken tarih olarak ise, hayatımızın miladı saydığımız 23/04/2007. Bu tarih bizim hayatımızda en önemli gündür.
Geçen sene küçük adamın doğum gününü 23 Nisanda kutladık. Resmi doğum günü bizim için kara gün olarak görüldüğü için dikkate almadık, hastanede kutladık onu.
Bu sene dedim ki,
"Bize acı verse de küçük adamın doğumu 21 Ocaktır. 23 Nisan da çok özel tabii ama doğum günü 21 Ocakta kutlanacak."
Öyle de yaptık. Güzel bir doğum günü kutladık dostlarımızla.
23 Nisan yaklaştıkça da mini bir kutlama yapmaya karar verdik. Bu çok özel günün anlamını taşıması gerekirdi.
Ancak 22 Nisan gecesi saat 10 sıralarında küçük adam koltuğun tepesinden kafa üstü düştü.
"Beş küçük maymun zıplıyor yatakta...
Biri yere düşüp kafasını vurunca
Anne doktoru aradı ve doktor dedi ki:
"Artık yatakta zıplamak yok""
Küçük adam bayılıyor buna, herkese alkış yaptırarak koltuğun tepesinde zıplıyor.
Şarkıyı soylemeyen olursa "iki gücük mamunnn" diye hatırlatıyor.
Yine başladık şarkıya, elime kamerayı aldım ve kaydetmeye başladım.
Candaş koşturarak koltuğa çıktı, ayağa kalkarken dengesini kaybedip yere düştü. Elimde kamera çekim yapıyorum, yetişemedim, tutamadım küçük adamı.
Ağlamalar, korkular arasında geçti o gece.
12'ye kadar uyutmadık, gece de sürekli kontrol ettik.
Uzun lafın kısası doğum günü filan unutuldu.
23 Nisan da tatil gibi filan derken geçti, akşam babaannemize yemeğe gittik. Bir telefon geldi Melek Buse'nin anne-babasından.
"Size geliyoruz"
Tamam gelin tabii de biz dışardayız.
"Olsun geç te dönseniz geliriz".
Saat sorgusu olmaz aramızda,
Tamam dedik. Buluşma yerini Onlar'in evi olarak değiştirdik. Gittik ki ne görelim? Bizim unuttuğumuz doğum günün Onlar unutmamışlar ve sürpriz bir doğum günü kutlaması organize etmişler.
Dilimiz tutulmuş şaşkınlıktan, gözlerimiz dolmuş mutluluktan.
Bunun üstüne ne denir ki?
Küçük adam ve küçük hanımın sağlıklı ömürleri olsun
ve siz de hiç eksik olmayın yanımızdan.
İyi ki varsınız.

18 Nisan 2009

DOSTLUK

Arkadaşlara sahip çıkmak lazım. Her zaman, her yerde.
Dostluk en büyük sermayesidir insanın.
Küçük adam da bu değerle büyüsün diye Ömer Akın'ı ziyaret ettik.
6 Nisan 2009 (13)
Bir bisiklete, kavga etmeden, birlikte binebilme yolunu bulmaktır sanırım dostluk
6 Nisan 2009 (19)
Oyuncağını kıskanan dostla,
6 Nisan 2009 (17)
oyuncağını paylaşmaktır sorgusuzca
6 Nisan 2009 (18)
6 Nisan 2009 (9)
Bazen de kimseyle paylaşmak istememektir pamuk şekerini :)))
***************************
Ömer Akın'ı ziyarete gitmeden önce FMF kontrolü için Dr. Özgür Kasapçopur'a gittik.
Daha hastanenin bahçesine girdiğimizde çığlıklarla ağlamaya başladı küçük adam ve hastaneden çıkana kadar sürekli çıkış kapısına kaçmak istedi. Yavrucuk çok sıkıldı artık hastanelerden.
6 Nisan 2009 (1)
Umarım daha sık gitmemiz gerekmez doktorlara.

15 Nisan 2009

KAPATTIK

2 aydır çalıştığım hastaneye küçük adamı 4. kez götürdüm bugün.
Dünden beri yine FMF atağı geçiriyor.
Kolşisine başladığımızdan beri 3. atak. Bir önceki belli belirsiz geçmişti sadece.
Bugün itibariyle kapattım, kendi hastanemde küçük adamı muayene ettirme olayını.
Olmuyor, olamıyor...Ne yazık ki.
Her branşta hizmet veren bir hastane oysa. Özel ötesi tüm durumlarımızı anlatıyorum ama sözde dinleyen olmasına rağmen anlayan yok.
Ateşi var, lenf adenopatisi var. Tonsilit tedavisi başlanıyor.
Peki ama FMF'lidir benim adamım diyorum.
Olsun diyorlar...
Olsun...
Sizin için çok basit olan olsun sözü bizim için çok büyük.
Neden olsun ki? Olmasın?
Tüm ricalarıma rağmen 3 günlük asistana muayene ettiriliyoruz.
Aslında ben de hata. Ben onlardan daha iyi biliyorum bu işi. Tanıyı-tedaviyi.
14 yıldır bu sektördeyim. Ödediğim sağlık kesintilerini alt alta sıralasam kaç ev alırım acaba?
Ama ben çocuğumu muayene bile ettiremiyorum devlet hastanesinde.
15 günde bir FMF atağı, 2-3 ayda bir rutin kontrol.
Git özele, bir maaşa 1 aylık kontrollerin, tahlillerin, aşıların yapılsın.
Onlar da haklı aslında. Benim oğlum birşey yemiyor, 1 yıldır aynı kıyafetleri giyiyor, hala 6-9 ay...Geçen yıl giydiği yazlıkları delilik yapıp da vermemişim kimseye iyi ki. Daha 2 yaşında ama hurçtan çıkacak bu seneki yazlıkları.
Masrafsız çocuk yani.
Öyleyse mezara mı götürecem kazandığım parayı? Onlar'a yedirmek varken.
Bu hastanelerki ben ambulansta doğum yaparken kapılarından içeri sokmayan hastanelerdir ayrıca.
Özele gidin diyenlerdir.
Hala ne bekliyorum ki?
Devlet hastanesi benim için tahlilleri yaptırmak için aracı bir kurumdur sadece. FMF ve rutin çocuk hastalıklarında kapattık dükkanı.
Buraya da yazıyorum ki şayet farklı hareketim olursa deşifre edeyim kendimi peşinen diye.
Eyy vicdan!!! Eyy sağduyu!!! Eyy muhakeme!!!
Geldiğinde 3 kez tıkla...
Yok yok..1 kez de tıklasan duyarım ben. İnanır mıyım o ayrı tabii.

13 Nisan 2009

COŞKU

Babaannesi ve dedesi geldi geçen hafta küçük adamın.
Coşkusuna diyecek yoktu.
5 Nisan 2009 (6)
5 Nisan 2009 (4)
5 Nisan 2009 (23)
5 Nisan 2009 (21)
Dedesine tesbih çekmeyi öğretirken
5 Nisan 2009 (18)
5 Nisan 2009 (20)
5 Nisan 2009 (17)

09 Nisan 2009

AMERİKAN HASTANESİ'NDE DOLANDIM DURDUM

Dün tüm gece boyu gibi süren kabuslar gördüm.
Amerikan Hastanesi Yoğun Bakımı'ndaydım.
Kuvözlerin arasında dolandım durdum. Bir oğlumun bir kızımın başındaydım. Kaybedilen bir bebek vardı, kız bebeği, benim bebeğim. Adı neydi bilmiyorum, belki Beken, belki Stephanie...
Herşey çok kötüyken bile gülen gözlerle bana bakan hemşireler vardı, bize pozitif enerji vermeye çalışan.
Candaş'ın "anneeee" diye acıklı acıklı ağlamasıyla uyandım. Sanki O da aynı kabusu görmüştü ve beni çağırıyordu. Yanına gittiğimde uyuyordu küçük adam. Bebeğimi kaybetmenin acısı vardı yüreğimde sabah sabah. Gözlerimde yaşlar, yüreğimde burukluk. Beken'imi kaybettiğimde dökemediğim gözyaşları sıralanmıştı boğazıma. Dışarı çıkmak için benim gibi hissettiğim başka bebekleri, başka çocukları beklemişlerdi.
Seren Serengil'in minik kızının acısıydı bu. Aynı anları, aynı duyguları yaşadım O'nunla. Nasıl düğüm düğümdür boğazı şimdi diye daha da acı duydum içimde. Keşke bir yerlerde karşılaşsam da biraz dinlesem O'nu istedim.
Belki de Beken'imle aynı odayı paylaşmıştı Minik Stephanie...
Hepsi için aynı acıyı yaşadığıma göre ne önemi var ki kimin bebeği olduğunun?
Bizim yavrularımız Onlar.
Allah tüm bebeklere sağlıklı ömürler versin.

05 Nisan 2009

BU DA BİZDEN KOLBASTI

Küçük adamın babaannesi ve dedesi geldi. Meğer ben oğlumu hiç tanımıyormuşum. Bir şımarıklık, bir coşku sormayın.

Delirdi resmen, 2 saniye yerinde durmadı. Tek derdi sürekli şov yapmaktı, başardı da.

Bir de kolbastı oynarmış ki hayretle seyrettik.

03 Nisan 2009

HİÇ ZAMANIM YOK AMA ATLAMAK DA İSTEMİYORUM

Hiç zamanım yok, ama oğluşumun emanetini de aksatmak istemiyorum.
Sadece fotolar var.
Küçük adamı özleyenlere...
24 Mart 2009 (5)
Yeni oyun alanımız gardrop. Bu da basılmamızın fotosu :))
28 Mart 2009
Nihayet sevdiği birşey bulabildim. Geçen sene ağzına sürmemişti çileği, bu sene bir seferde tam 2 tane yiyor.
Görüntü044
Görüntü042
Babayla oto sanayiye gitti, tüm gün kaldı orada. Epey tamirat öğrenmiş.
Emzikli usta :))
Görüntü040
Kendini arabanın içine kilitlemiş birara.
Bu aralar rakamlar, renkler ve bazı kavramlara taktık.
Top saklıyoruz evin içinde. Turuncu top neyin arkasında acaba?
Ayının arkasında olabilir mi?
-Koşa koşa gidip bakılır; "Hayıyyyyy"
Koltugun arkasında olabilir mi?
--hayıyyyyy
Peki yatağın arkasında olabilir mi?
-Eğeeeetttt, eğeeetttt
***************
Mavi top neyin içinde acaba?
...........
Hayıyyy....eeeetttt
---------------------------
Hadi sayalım kaç tane ..... var?
--Iki, uççç, şekiş, dokuşş, oonnnn.....
-------------------------
Gel oğlum asansörü çağıralım hadi..
Atantoğğğ del, del (elle gel hareketi eşliğinde)