22 Eylül 2008

ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ...

Zaman öyle geçiyor ki, bir de bakmışım blogum ağlıyor yalnızlıktan. Gaddar bir sahibe düşmüş zavallı. Kendi haline bırakılmış öylece...Telafi edelim dedim, oturdum bakalım neler çıkacak.
Aklımda hiçbirşey yok. parmaklarımın sürüklediği gibi gidiyoruz.
En son 1 ay önce Candaş'ın yürüdüğünü yazmıştım, sonra hiç yürümez olmuştu. Şimdi son 1 haftadır küçük adamda yine hareket başladı. Yürüyor sayılır, sadece salonda yürüyor, dışarıda hemen hiç yürümüyor. Ama evde getir-götür bahanesiyle birşeyle istediğimizde yürüyüş tamamdır.
Çene de epey açıldı, artık kaç kelime söylüyor yada ne söylüyor pek dikkat etmiyorum,çünkü herşeyi söylüyor. En önemlisi de anlamlı ve doğru yerinde kullanması kelimeleri. İsteklerini sözel olarak dile getiriyor genellikle.
Aydede hastalığı devam ederken araba hastalığı eklendi. Gördüğü her tekerlek ağaba yada abiga. Oyuncaklar içinde arabalar tercih edilmeye başlandı.
Oyun alanlarındaki taşıtları tercih ediyor. Istinye Park'taki helikoptere binmek için ağladı, ne yazık ki helikopter bozuktu, bindiremedim. Tren kesmedi O'nu.
Uykuları epey düzgün. Sabah 8'de uyanıyor, 12 'de uyuyor, 15'de uyanıyor, akşam 9.30-10.00 arası tekrar uyuyor, ama hala geceleri çok uyanıyor, çığlık çığlığa ağlıyor. 12-2 arası 1 saat kadar uyanık olabiliyor.
Azra ve Ömer Akın'la görüşüyoruz sıkça. En iyi öğretmen çocuktur sözünün doğruluğunu canlı canlı görüyoruz. Azra'nın hayali telefon konuşması Candaş'ı da etkiledi, bugünlerde herşey telefon olabiliyor, genellikle elini tutuyor kulağına. "Alooo (tam alo değil aslında ama ben çözemedim daha :)) anannee, möööö" şeklinde konuşmalarının çoğu.
Elini açarak yokkk demek favori hareketi oldu. Ama gerçekten yok olana yok yapıyor.
Kaka yaptığında banyo oyuncağı tavşancığın poposunu koklayıp "hadi banyoya, tavşancığı yıkamaya" sözü en sevdiği sözlerden. "Üffff" yapıyor tavşancığa, sonra havlusuna koşuyor, sonra koşar adımla banyoya. Benim burnuma tutuyor bir de tavşancığın poposunu, "üff" yapmam için.
Yeme konusunda daha iyi sayılır, kendince birşeyler yiyor.
Adda delisi oldu. Gözü kapıda sürekli, dışarı çıkmak istiyor. Adda dediğimde hemen ayakkabılıktan ayakkabılarını alıyor, sözde giymeye çalışıyor. Eve gelmek ise işkence, çığlıklar arasında giriyoruz eve. Havalar da soğudu, bakalım ne olacak.Bayram tatilinde İzmir'e halaya gitmeye karar verdik, aslında benim Bey karar vermiş, gidelim mi dedi. Ehh ben de mecburen??? tamam dedim. Ataerkil aile olmak zor iş, ne yapalım.
Cevahir AVM; Atlantis Eğlence Merkezi'ne gittik. Prematurelerle birlikte, Ömer Abi ve Can Abi vardı.
Ömer Abimden direksiyon dersi alırken
Babam beni Beşiktaş'lı yapmak için gırtlağıma yapışmışkenBu işlerin zorla olmayacağının henüz farkında değil tabii. Ben yumruk havada bomm bommm diye bağırıyorum. Cevahir AVM; Atlantis Eğlence Merkezi'ndeyiz, Ömer ve Can Abilerim de var
Tüm oburluğumla yumurta yeme havasındayken
Kanyon AVM; GAP Müzik Gününde kendimden geçmişken:))
Not: Bloggera foto yüklemeyi hala öğrenemedim, fotoların orjinal sıralaması bu değildi aslında, ama yükleme sırasına göre yerleştirdi sanırım, düzeltemiyorum ;((
Cuma günü İzmir yolundayız, görüşemezsek herkese iyi bayramlar...Bu arada babamız Candaş'ı bayrama hazırladı, el öpmeyi öğrendi küçük adam. İlk defa el öpecek bu bayram, halamızın vay haline....
Hoscakalın

12 Eylül 2008

ÖYLESİNE

Saat gecenin ikisi olmuş. Ben ekran başındayım. Hergün "bugün erken yatacam" diyerek başlıyorum güne ve saat hep 2'yi buluyor.
Sabah geç kalktı küçük adam, 09.40. Gece 12'de uyanıp 1 saat kadar "aydedeee" seyretmiştik, ondan galiba zor uyandı sabah. Keyfi yerindeydi, gülüştük, oynaştık. Kahvaltıya oturduk, pekmez tabağındaki pekmezleri kaşık kaşık aldı, peynir kutusunun içine boşalttı. Seyretttim, belki kaşıklardan birini olsun ağzına götürür diye umut ettim, nafile...Hiçbirşey yemedi sabah, ama uyandığında pediasure'lu süt içmişti, o epey tok tutar zaten.
Markete gittik sonra. Huggies bezlerin 3 adet ıslak mendil hediyelisini pek bulamıyordum son zamanlarda. Geçen marketin birinde buldum. Hem de 80'li paket ve 3 tane ıslak mendil hediyeli 13,50 YTL idi. hediyesizi bile 20 YTL normalinde. Islak mndilin tanesi ise 5 YTL. Varın siz hesaplayın gerisini. Pek ekonomik birimiyim ne? Stok yapayım dedim, ama sadece 1 tane vardı. Sipariş verdim sonra, bugun de son günüydü indirimin. 4 tane kalmış, hepsini aldım. "Depoda 4 tane daha var, getirelim mi" dediler dalga geçerek, "getirin dedim ben de. Onlari da aldim. Eve dönüşte marketin servisini kullandık, 300 metre yol aslında ama 8 paket bez ve küçük adamla ??? Servis şoförü espri yapıyor kendince "satacak mısın ablaaa?" heee, satacam.
Neyse sonra İstinye'ye gittik. Bankada işlerim vardı, hastaneye uğradım, Candaş'ı yedi arkadaşlarım. Dönüşte arabaya giderken Candaş pusetinde uyudu, uyanmasın diye Carrefour'a gittim, dolaştım biraz. Alacağım hiçbirşey yokken yine birşeyler aldım. İnsan ihtiyaçları sonsuzdur sözünün doğruluğunu teyit ettim yine (bilmiyordum ya dopruluğunu, öğrenmek için alışveriş yaptım :)))
Candaş' süt içirmeye çalıştım, sütü bittiğinde uyandı. Neyse ki bitmişti. Eve geldik, biraz oynadık, yıkandı küçük adam. yemek yedi biraz, tırnağım kadar köfte, serçe parmak tırnağım kadar da sigara böreği yedi. Şişkinlik yapmış, soda içirdim üstüne bir de.
Yatırdım küçük adamı. Park yatağını bizim yatak odamıza koydum, huzursuz olduğu gecelerde ve gündüzleri orada yatırıyorum artık. Adamın odasıyla mutfak duvar komşusu olduğundan O uyurken mutfakta çok dikkatli olmam gerekiyordu. Dünya varmış, O bizim odada uyuyor, ben de işime bakıyorum.
Park yatağın kenarında küçük bir yırtık vardı. Bugün o büyük bir yırtık olmuş. Oynaması için legolarını koyuyorum yatağına, oynarken uyuyor. Herbirini o delikten aşağı atmış, suluğunu sanırım üstten atmış, emzik de yerdeydi. Yastığını eliyle tutmuş ve tam dik konuma getirmiş, eli boşlukta yastığı tutarken uyuyakalmış. Ne tatlısın oğlum diyip üstünü örttüm.
Mutfakta yemek yaptım sonra.
Niye yazdım bunları acaba? 2 yıldır ev hanımı olmak zor geliyor artık iyice. İşe dönmek, iki dedikodu yapmak istiyorum bugünlerde. Kim ne giymiş, kim kiminle çıkıyormuş vs vs. Sanırım burayı dedikodu için kullanıyorum şuan. İçimde sıkıntı vardı biraz önce, yazdıkça açıldım. Oturup konuşacak yakınımda biri olmayınca böyle oluyor biraz.
Küçük adamın çenesi de epeyce açıldı.
Hangi takımı tutuyorsun Candaş?
Boommm bommm. Ağzını da öyle tatlı yapıyor ki...
Akşam baklonda babası aydedeyi gösteriyor. En parlak yıldızı da "bak bu da Beken" diye göstermiş. "Begeee, Begeee" diyor O da.
******
temizlik yaptım saat 21'den sonra, evi süpür sil, çamaşır yıka, as, daha önce yıkanan 3 makine çamaşırı da ütüledim. Ama yerlerine yerleştirmedim, sabaha bıraktım. Ütü yapmak bişey değil de, çamaşırları yerine yerleştirme derdi olmasa ne olurdu sanki? Ya da ben ütülerken birisi onlari yerlerine assa? Yıkanan her makine çamaşırı hemen ütülerdim o zaman.
Yorgunluk vurdu galiba başıma.
Bu defa da Candaş Anası olsun yazı konusu madem.
ben uyumaya gidiyorum.
Hoçcakalın

11 Eylül 2008

FAST FOOD NASIL TÜKETİLİR?

Candaş yemek yemez diye yazıp duruyorum ama videolarını görenler yalancı diyor bana. Aslında bazen ben de kendimi yalancı hissediyorum.Mesela patates kızartmasını Candaş'a hiç yediremedim şu ana kadar.Bugun eğitim sonrası Profilo AVM'ye gittik, babamızı bekleyelim hem de gezelim dedim. Bir masaya oturduk, Candaş'ın eline bisküvi verdim. Yan masada anne-kız (2,5 yaş) oturuyor ve patates kızartması yiyorlar. Candaş "abbaaa, abbaaa " diye oraya gitmek istedi, gittik. Direk masaya uzandı, "veee,veeee" diye patates kızartması istedi. Yemez ya, bir tane istedik. Bir yiyişi vardı, şaştım kaldım. Sonra gittim küçük adama da aldım, gördüğüm görüntü zihnimden kolay kolay silinmeyecektir.

Patatesler yendi, sıra oyuna geldi.

Ezgi Abla önde, bizimki arkada (ben de yanda :))) profilo koridorlarında dört döndük. Pek de iyi ettik açıkcası. İnsan anne olunca aslında çocuk oluyormuş önce. Sosyal yargılardan uzak, "oğlumu eğlendiriyorum " görüntüsüyle sorsalar keşke bana "en çok hanginiz eğleniyor?" diye. Hepimize keyifli günler

05 Eylül 2008

AYDEDE

Yazın gelmesiyle beraber Candaş'a yemek yedirme çabalarımızı artırmak için masamızı balkona attık. Bak kuşlar, bak aydede diyerek yemek yedirmeye çalıştık. Sonuç olarak Candaş yine yemek yemedi ama ilk kelimelerinden biri "Aydede" oldu. Önceleri sadece dede, sonra a-dede idi, şimdi ise dümdüz aydedeeeee. Öyle ki gece uykudan uyanıyor, gözler kapalı, el kapıda "aydede" diyor. Aydedeyi görecekmiş küçük adam.

Sinop'ta dedesine de aydede diyordu bazen.

Aydedeyi nerede görse tanıyor, biz göremediğimiz anlarda bile o "aydede" diye bize gösteriyor. Kitabının 2. sayfasında da aydede var, uyurken yatağına koyuyorum, O aydedeyle konuşarak uyuyor. Sabah kalkıyor yine kitap elinde onunla konuşuyor. Ben ise telekulak modunda O'nun konuşmalarını telsizden dinleyerek uynaıyorum. İnanılmaz keyifli birşey.Biberonlarımızdan birinin üstünde de aydede-yıldızlar var. Gerçi ben bu aralar mümkünse eğer o biberonu kullanmıyorum pek. Zira "aydedeeeee veya aydedoooo" çığlıkları arasında süt içirmek pek mümkün olmuyor.

Nasıl bu çğlıklar derseniz eğer şu videoyu izleyin derim:

Keyifli seyirler

2. SİNOP ÇIKARMASI

Sinop'a gittiğimizde küçük adam öyle güzel gelişimler gösterdi ki, tekrar gittik biz de.Bu defa babasız ve uçakla gittik. Bu küçük adamın ilk uçak yolculuğu idi.
Sinop'un 4. gününde 39,5 derece ateşle beraber hastalandı bizimki. Tonsilit olmuştu, antibiyotik başlandı. 16 aylık oğluşun ilk antibiyotiği idi bu (yoğun bakımı saymazsak tabii. Orada antibiyotik deposu olmuştu). Üzüldüm biraz, en azından 2 yaşına kadar ilaç kullanmadan gelebilseydik diye. Ama en büyük derdimiz bu olsun, Allah çaresiz dert vermesin. İlaça başladık ama 4. güne kadar ateşi düşmedi küçük adamımın, sürekli yarı baygın halde uyudu. Yemek yok, sütü de günde 100 cc içti sadece. Tek istediği su ve meyve suyuydu. 4. gün akşama doğru açtı gözünü, evde herkesin yüzü gülmeye başladı. Neşemiz geri gelmişti. 1 haftalık antibiyotik sonrası tam iyileşmeyince 10 güne tamamladık ilacı, sonra ben nezle oldum,O'na da bulaştı, O da nezle oldu vs vs.
21 Agustos 2008 (6).JPG
Çorap nereye giyilir oyunumuz
Hastalıklara rağmen çok güzeldi tatilimiz. İstanbul sıcağından uzak kaldık en azından. Ananne, dede, dayı ve akrabalar derken Candaş sürekli eğlendiriliyordu, dışarıdan içeri gelmek istemedi. O'nu eve sokmaya çalıştığımda "ananneeee, aydedeeee, ananneeee, aydedeeee" şeklinde imdat çağrısıyla ağlıyordu. Eee ananne, dede sürekli dışarıda tabii, yardım istiyor Onlar'dan. Aynı çığlıklar uyku saatinde de yaşanıyordu. Ananne, aydede ağlamasıyla yardım istiyordu, bizimkiler de hemen " al kızım, uyumasın boşver, bizim yüreğimiz dayanmıyor O'nun ağlamasına" diyorlardı.
16 Agustos 2008-Fasulye Ayiklama (5).JPG
Ananneye fasulye ayıklamada??? yardımEvdeyken dış kapının açılma sesiyle hemen dönüp, daha kimin geldiğine bakmadan "ananneeee" diyordu, ananne evdeyse "dedeeee", dede de evdeyse "dayyyy" diye sesleniyordu. Bizimkilerin sevincini düşünün, bahçeden ahırdan geliyorlar yorgun argın, biri Onlar'ı neşeyle karşılıyor. "Sen gidince bu eve giremeyiz biz" düşünceleri daha biz oradayken sarmıştı annemleri.
Candaş Sinop'ta çok dillendi, kalabalık arasında.Anne, baba, ananne, dede, aydede, dayy, su, bamba (lamba), abba, abi (bi çok kısa söyleniyor), çeçe (çekirdek), dayy (çay * biz çay içerken öğrendi çay demeyi, O'na çay diye verilen taze meyve suyudur), çaaakkk (uçak), mama, del (gel), veee (ver), saa (saat).Fiilleri kendi başına söylemiyor, birşey istediğinde ver demesi için epeyce uğraştıktan sonra veee diyor mesela.
Candaş suyu gördüğünde suuu diyerek istiyordu son 2 aydır. Ama 15 Ağustosta ilk kez suyu görmeden su istedi.İstanbul'a döndüğümüzde ise ben birkaç kez "Ersinnn" desin diye uğraşmıştım, şimdi babasına "Ersiiii" diye sesleniyor, ama baba hiç hoşnut değil bu durumdan.
30 Agus 2008-Mantici (2).JPG
Mantı açmayı öğrendi, anneye de öğretecek
Hamilelik ve doğumumdan sonra evimizde Kur'an okutmayı çok istemiş ama yalnız oldugum için yapamamıştım. Annemin evinde bu niyetimi de gerçekleştirdik.
28 Agustos 2008-Kuran- Ilk Yuruyus (1).JPG
Kur'an okunduğu geceden sahne
Kur'an okundu, çaylar içilirken küçük adama birşey oldu ve yürümeye başladı. Son zamanlarda gel diyince güven de verirsek eğer 2-3 adım atıyordu. Ama o günkü bambaşkaydı. Kendi kendine odanın bir ucundan diğer ucuna gidiyor, dönüyor, nasıl da şımarıyordu. Kur'an okutmadık diye yürümemiş sanki. O gece 1 saat boyunca sürekli yürüdü. Yatma saati bile geçmişti, saat 23 de yatırdım. Ama korku sardı içimi, anneme diyorum ki "anne, ya sabah kalkınca yürümezse?" Annem diyor ki, niye yürümesin kızım, başladı şte".Yine de içim rahat etmiyor, yatağından kaldırıyorum Candaş'ı. Yürütüyorum yine sürekli.Eeee, yaşadıklarımızdan sonra felaket senaryoları arasındaydı, göremeyebilir, konuşamayabiir, yürüyemeyebilir, kendi hayatını kendi idame ettiremeyebilir vs vs.Bu bizim aşamalarımzdan biri, onun için dört gözle bekledik yürümesini. Adam da düzeltilmiş 16 aylık olunca ve herkes "aaaa, yürümüyor mu hala?" diye sorunca bekler olduk.Neyse, o gece sürekli yürüyüp ihya etti bizi, bilgisayarın kamerasıyla babasına gösterip O'na da sürpriz yaptık. Ertesi gün oldu, adam uyandı. Ben sandım ki yatağından alacam, O da tıpış tıpış yürüyecek... Nerde.....Adamda tık yok, tam 8 gün geçti üstünden ama bizimki halinden pek memnun. Ama evin içinde bizi hiç oturtmuyor, geliyor, sağ el işaret parmağımızdan tutuyor ve çekiyor. Kalk ve beni yürüt diyor. Evde sürekli bir yürüyüş halindeyiz yani.Bu Sinop tatilimizde dikkatimi çeken başka şey de Candaş'ın baba dendiğindeki tepkisi oldu.Geçen ay Sinop'a gittiğimizde ilk gün baba nerde dendiğinde "babaaa, baaa" diyip aramıştı babasını. Sonraki günlerde ise hiç tepki vermemişti.
28 Agustos 2008-Kuran- Ilk Yuruyus.JPG
Hammmmm
Bu defa ise dilinde sürekli "babaa, baba" diye dolaştı. Odaları girip "babaa" diyordu. Bilgisayaradan gösterdiğimde babasını günlerce baba nerde dendiğinde bilgisayara gitti, bilgisayar kaalıyken de yanına gidip "babaa" diye sesleniyordu. Son çözümü ise babasının resmiyle konuşmak oldu. Babaa diyerek babasının resmini aldı eline ve O'nun la konuştu. Resmi ters çevirip arkasına bakması ise cabası...16 aylık çocuk 20 gün boyunca baba sayıkladı kısacası, bu beni epey şaşırttı aslında. Nasıl oldu da unutmadı, inanamadım. Hafıza yerleşiyor sanırım artık.

1 Eyl 2008-Sinoptan Donus (3).JPG
Ananneyle vedalaşma
Yeni macerlarda görüşmek üzere
Hoşcakalın