10 Nisan 2011

Navigasyon

20/3/2011 Navigasyon Geçen gece yattık, saat 9.30 gibi. Kapı zili çaldı. Bu saatte telefon açmadan kapıya kimse gelmeyeceğinden eminim, Ersin kapıya gitti, kimse yok tabii., Uyumamak için bahane arayan küçük adam "kim geldi" diyor. Yanlış bastılar sanırım, kimse gelmemiş dedim., "Evet, yanlış basıldı. Sanırım zile basanın vaginasyonu veya haritası yoktu" dedi. Koptum gülmekten. Ersine anlattım söylediklerini. Çok kızdı bana: "Yatakta konuşulan şeyler gizlidir, kimseye anlatılmaz" dedi. Dersimi almış oldum tabii, çocuk haklı. ****************** Dün sabah uyandık, bacaklarım ağrıyor diye feryat figan bağırıyor. Dizlerini gözteriyor. FMF ataklarına eklem tutulumları da eklendi diye düşünürken ateşi yükseldi. Daha kahvaltı bile yapmamışken kortizon ve FMF ilacını vereyim dedim ama kusmaya başladı boş mideyle. Çığlık çığlığa ağlamaya başladı, başım ağrıyor, başım ağrıyor diye. Babaının kucağında kuzucuk kıvamında mahzun, çaresiz ağlıyor. Ateş 39 derece oldu, kustu tekrar. İlaç verdim, ama başım diye yıkıyor ortalığı. Uyuklamaya başladı. Korkudan düşünemez hale geldim, doktora gidip-gitmemek arasında kaldım. Boş yere panik yapmak istemiyorum, son 2 haftadır neredeyse hergün doktorlardaydık. Gereksiz bir koşturmaca daha olmasın diyorum ama bu durum gerekli mi- gereksiz mi düşünemiyorum. Uykuya eğilim de başlayınca kfasını bir yere mi çarptı acaba sorusu geliyor aklımıza. Dün gece düşmediğine eminiz, öğretmenlerini arıyoprum, onlar da emin bir kaza olmadığına. Uykuya dalıyor bu arada bizimki, sürekli gözlemleyerek bekliyoruz. 4 saat uyuyor, sabah yeni uyandığı halde hem de. Göz altlarını, ateşini ve uyarılara cevap-verip vermediğini kontrol ediyorum. Ense sertliği olup-olmadığına bakıyorum. Nöçrolojik bazı hastalıklar geliyor klıma çünkü. Saat 2.30 da uyanıyor. Aman allahım sankisaatler önce perişan halde olan çocuk bu değilmiş gibi enerji dolu, yerinde durmuyor. Hiçbir yeride bir ağrı yok. Çok acıktım diyor hatta, yemek yok mu :))) 39 derece ateşin sade tek sefer olması, 4 yaşındaki çocuğun başının ağrıması ve "durdurum başımı" diye ağlaması karşısında şaşırıp kalıyorum. Uyandı ve hiçbirşey yok. Akşam saatlerine kadar kendime gelemiyorum, akşam temizlik yaparken Azeri kardeşlerimin diline göre "başa düşüyor" yaşadıklarımız. Biz neden hastaeye gitmemişiz ki? diye. Ne olduğunu bile anlayamadık ki...Gece yine tedirgindik, oldukça geç yattık gözleyelim biraz diyerek. Çok şükür ki sabah güzel uyandı. Keyfi yerinde. Bu belirtilerle hastalıklanmak ciddi şeylerin göstergesi olabilir. Umarım bir daha yaşamayız. ****************** Geenlerde tık tık başlıklı yazı yazmıştım, ama tık tık konusuna değinememiştim. Sayın Başbakanımızın bazı sözleri çok çok hoşuma gidiyor, lafı çok güzel gediğine oturtuyor. (Bu yazım benim siyasi düşünceme yorulmasın lüğtfen). Diyor ki "horoz ne kadar öterse ötsün, civciv tavuğun tık tıkına bakar" Günlerce gülüyorum ve nereden bulur bu sözleri diye şaşırıyorum. **************** Bir TV programında da bir deyim duydum geçenlerde. "Cip-Şak" Eli para görür görmez cip alanları tanımlıyormuş. Bizim toplumumuza ne kadar da uyuyor, helal size diyorum, ne güzel tanımlamışsınız. Bir de araba kullanamadığı halde sırf cipim var demek için kapıda cip tutan tanıdıklarım da var, o da ayrı deyim bulunması gereken bir konu olabilir.

Hiç yorum yok: