13 Aralık 2010

lapak lapak kar yağarken



Lapak lapak kar yağıyormuş, öyle diyor. Kardan kale yapacakmış, heryer besbeyaz olduğunda.
Buz gibi soğukta içim alev alev yanıyor, bir sözün, bir dokunuşunla.
Yılbaşı ağacı süslüyorsun deli gibi. Günde 10 kez takıp-çıkarıyor sonra tekrar takıyorsun süsleri.
Mutfakta yemek yapıyorum, koşarak geldin yanıma. O sarı saçların senden önce zıplıyor ya koşarken, sonra karmakarışık dağılıyor düşündüren organ dediğin beynini taşıyan kürenin her tarafına.
"Yılbaşı ağacını süslüyoydum, biyden biye seni çok sevdiğim geldi aklıma, onu söyyemek için geldim anne" dedin.

Sarılmak, sımsıkı sana, öpmek o dünyalara bedel gülcamili öpmek okşamak yetmedi içimdeki sevgimi sana yansıtmaya. Nasıl bir şeysin sen ya? Bu dünyadan değilsin sen, cennetten geldin bana sen, tüm güzellikleriyle dolu, ışıl ışıl, rengarenk...
Durup durup yüzümü okşuyorsun, " sevdim seni anne".


Defnenin doğum gününü kutladık, 3 yaşına girdi.
Sizi izlemek öyle güzel ki...birbirinizle gayet iyi oynarken birdenbire kavga etmeniz, ağlamalarınız gülmelerinizin gerçekliği büyülüyor beni. Kendinizi kasmadan tüm duygularınızla davranmak....Büyüdükçe unutmak zorunda olduğunuz bir davranış olması üzüyor beni.

Defnelerin yılbaşı ağacını süslemeye davet edildin. cevabın şöyleydi:
"Tabii ki de gelirim, ben ağaç süslemekte çok iyiyimdir".
Nerenden çıkıyor bu laflar anlayamıyorum, sanki daha önce yaşamışsın gibi. herşeyi biliyor da bize öğretiyormuşsun gibi.
Seni hayretle izlemek çok güzel, doyumsuz bir tat.
Bazen neden doyamıyorum sevmelere diye düşünüyorum ama doymamalıyım zaten. Heran yeniden yeniden sevmek seni, yeniden şaşırmak her sözüne çok güzel.

Tombala, kızma biraber,tavla ve satranç hastasısın.
Günde 20 kez tombala oynuyoruz, hepsini de sen çekmelisin. Kendi kağıdından çok bizimkileri kontrol ediyorsun, belki göremeyiz biz yakamyayı diye. Hoş, tombala oynaman işime yarıyor çünkü yemek yediriyorum. Kartında mutlaka 11 olmak zorunda, 11 çıktığında "senin en sevdiğin yakaaammm" diye böğürme zorunluluğumuz var, ardından da sen söyleyeceksin mutlaka. 33 çıkınca 33 diye bastıra bastıra bağırarak gözüme sokuyorsun rakamı, ta ki ben "benim yaşım" diyene kadar. Kapı numaramız, asansörde bastığımız kat numarası vs şeklinde uzuyor hayret çığlıkların.
Bugün okula götürdün tombalayı, sabahtan beri binbirinci tura dönmüş öğretmenlerinle oyun faslın.
Jimnastik kursuna başladın, aman allahım nasıl severek gidiyorsun derslere.

Bu cumartesi kar yağıyordu ve çok soğuktu hava gitmeyelim dedim. "Gidelimmmm" diye çıldırdın, gittin.
"Yaşasınnn, cimnastik okuluna gidiyoruzzz", kapıcıya bile anlttın cimnastik okuluna gittiğini. Öğretmenlerin de çok memnun halinden, çok istekliymişsin ve söylenenleri ilk seferde uyguluyormuşsun. İyi gider umarım hep böyle.
Benim de stresim biraz azaldı sanki bu aralar, 6 ay kadar süren deli dana hallerin kontrol altına alındı, hep suyuna gidiyoruz tabii. Bu senin isteklerinin kabul olduğu anlamında değil tabii, sana sunuş şeklimi değiştirdim sadece, illa kşi olması gereken birşeyin zorunluluğunu sana söylememek ve hissettirmemek gerekiyor. Bunu başarmaya başladım. Mesela diyorum ki sana "hadi diş fırçalamaya gidiyoruz" ... Deliriyorsun...Son 5 dakikan var zaten diyorum.
"benim bir fikrim varrr" diye atlıyoprsun hemen, "önce 5 dakika oynayayayım, sonra da dişlerimi fırçalamaya gidelim, ne deysinnn?"
Allahım bitiyorum bu hallerine, benimle aynı şeyi söylüyorsun ama ille de sen belirlemelisin, sen önermelisin. Hep önde ve lider olmalısın. Hoşuma gidiyor tabii bu halin.
Oldukça sosyal birisin, her ortama giriyor, uyum sağlıyorsun.
Benim vücudumdaki PLEVa denen döküntülerde 2. ayına girdi. Kızamık ve suçiçepği karışımı, tüm vucudumu saran döküntüler...Görenlerin "ayy, ne oldu sana" dedirten cinstendi. Biraz biraz azalmaya başladı, şimdiki derdim de izlerinin kalıp-kalmayacağı konusu tabii. Şimdilik izler var bembeyaz lekeler, umarım yaz gelip güneş ışığıyla kavrulmadan önce geçer izleri de. Yoksa iyice yapışabilir. "Anne ilacını az mı içiyorsun" diye soruyorsun. Fazla ilaç içmemek gerektiğini anlatıyorum.
Kitap okuyoruz ikimizde deli gibi. Ama senin favorin benim kitapların. "Jeff' i okur musun anne?" Seve seve okuyorum tabii.
Sen doluyum yavru kuşum, meleğim benim.
Hee, meleğim demişken geçen "meleğim benim" dedim sana.
"Ben Meyek fiyan değiyim, Candaşım ben" dedin :))

Hiç yorum yok: