03 Temmuz 2008

SİNOP'UN SESİ - 1



Merhaba Hayranlarımız

Blogcudaki problemler nedeniyle son dönemlerde sık görüşemiyoruz. Blogumuzu kaybetme korkusuyla blogspottan da bir adres aldık. Aslında ilk blogumuz oradaydı, ama blogcu daha kolay diye buraya geçmiştim. Şimdi ise her iki blogu birlikte yürüteceğim. Bize buradan ulaşamayanlar için adresimiz:http://www.candasimsin.blogspot.com/ .


Şimdi sıra maceralarda:İstanbul'un kavurucu sıcağı ve son dönemlerin yorgunluğu ile kendimizi Sinop'a, anaannemizin yanına attık. Ne kadar kalacağımıza ise burada karar verecektik. babamız bizi getirdi ve Istanbul'a geri döndü. Candaş'ın ilk 3 günlük seyri çokkkk mutlu geçti.


3 günde taklit yeteneğimiz çok arttı. Ne yaparsak yapmaya çalışıyor. Kulak, burun, dil, diş, kafa , göbek ve ayaklar bildiğimiz ve gösterdiğimiz organlar. Bazen karıştırılıyor ama her gösterdiği organdan sonra alkış bekliyor, biz yapmazsak O yaparak hatırlatıyor.


Yeme konusunda fena değiliz. Kağıt helva arası muhallebi, kavanoz maması, peynir, zeytin ezmesi ve tabii hala dondurma aşkı....Buraya kağıt helva stoğuyla gelmiştik, ama stoklar çabuk tükendi (anası da yiyince erken bitti :)) Erfelek'te de bulamadık. Dedemiz Sinop'tan siparişle helva getirtiyor. Bugün diyor ki koliyle mi alsak ne :)))


Erfelek'te evimiz yarı köy sayılan bir yerde. Bahçe, hayvanlar, yeşillikler...Küçük büyük adamım kafayı yemiş gibi herşeye saldırıyor. Kedi gördü mü iş bitti. Normalde elinden tuarak adım atmak istemeyen adam, kedi kovalarken 50 metreye kadar yürüyor. Hatta bugün kedi gitti dediğimizde "dittiii" dedi, hem de peşpeşe 2 kez.


Kıskançlık had safhada. Kucağında çocuk olanlara karşı antipatisi var. Onlar'dan uzaklaşmak istiyor, ya da gitmelerini istiyor.


Günün bombası ise, sabah kahvaltı masasında "oğlum masayı sil hadi" dediğimde elini kağıt havluya uzatmasıydı. Ağzım açık kaldı desem yeridir. verdim eline peçeteyi önce ağzını sildi, sonra masayı. Galiba büyüyor.

Bir şımarık da oldu ki sormayın. gece uyutmak inanılmaz zorlaştı. Uyumak istemiyor, kaçıyor odadan. Kimi görürse şımararak kucakta hemen. O öyle cilve yapınca kimse de yatsın demiyor tabii.
Buraya gelirken mama sandalyesi taşımamak için portatif mama sandalyesi almıştım. Candaş'a aldığımız en faydalı eşyalardan biri oldu. Katlanınca küçücük oluyor, her masaya uyuyor, mutfak lavabosunda bile kolayca yıkanıyor ve hemen kuruyor. Şiddetle tavsiye ederim.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Canım Candaş'ım, ne güzel gelişmeler bunlar. Demek ki Candaş bir doğa adamı. İstanbul'un keşmekeşi, sıcağı içinden kurtulunca rahatlamış remen :)
Ama daha çok foto isteriz :)Blogcu aramıza girdiğinden beri, özledik valla o tatlı gülüşünü.

Ömer Akın dedi ki...

SÜPER SÜPER...

İLK YORUM YAZAN KISMINI KAÇIRIYORUM BİLİYON İŞTE ÖMERİN HASTALIKLARI..

ANNENİN MUTLU SESİNİ DUYUYORUM..
TÜM YARAMAZLIKLARI ÖĞREN SİNOPTAn GELİNCE ÖMEREDE ÖĞRET..

SÜPERSİN.. MAŞALLAH DİYECEĞİM....KOCAMANINDAN ÖPECEĞİM SENİ VE MÜKEMMEL,SABIRLI, FEDAKAR VE GÜÇLÜ ANNENİ...