Uzun zamandır ortalarda yokuz. istemezdim bu kadar uzun süre ara vermeyi, olmadı işte yazamadım.
Bloga yazıları Candaş'ın dilinden yazdım hep. Ta ki birkaç blogda çocuklarına mektup şeklinde yazanları görene kadar memnundum bu halden. O blogları görünce ise neden ben de böyle yazmadım dedim. Öyle ya küçük adamın dilinden yazdıklarım birgün küçük adam tarafından aptalca bulunacaktır büyük olasılıkla.
İşte bugün mektup yazmaya karar verdim, elimden-dilimden geldiğince.
Sevgili Küçük Adamım ....
diyerek başlayalım.
680 gramlık minicik halinden dağlar taşlar aşarak geldik bugünlere. Korkma yavrum yine geçtiğimiz yolları anlatmayacağım. Zira dinlemekten bıkacaksın zaten bir süre sonra. Sadece kendime hatırlatmak için yazdım.
Zor günler geçirdik, kabus günler demek daha doğru olur. Ama bitmeyen bir kabustu. Biri beni dürtse ve kabus bitti dese diye hayal ederek geçti çoğu zamanım.
Bunun bir kabus olmadığını anladığımda yaşananlara dayanabilmek için çok daha güçlü bir kadın kılmıştı hayat beni. Çabuk alıştım yada alıştığımı sandım o günlere.
Sonuç olarak bir gerçek vardı elimde ve onun adı Sendin. Sarı saçların, kocaman siyah gözlerin ve bastı bacak halinle... Tek yapmam gereken sana sarılmak ve yarınlarımızı hayal etmekti. Bunu yapmaya karar verdim. Ne kadar doğru yapıyorum bilmem ama bunu ancak sen büyüdüğünde anlayacağım.
Senli hayatım son 1 yılda yoluna girmeye başladı.Geçen sene 26 Ağustos 2008'de yürümeye başlamanla derin bir ohhh çektim, konuşuyordun da zaten. Kendine yetebilecek kadar hayattın en azından, buna emindim. O tarihten 2 ay öncesine kadar 1 yıl sonranı bile hayal edemezken o tarihten itibaren geleceğine dair hayaller başladı kafamda, gerçekleşmese de hayal kurmak harika birşey, kıymetini yeni anladım.
Şuan tam olarak 31 aylıksın. Artık düzeltilmiş-kronolojik demiyorum. Doğdun ve şimdi 31 aylıksın. Sokakta senin yaşına dair iddiaya giren hiç tanımadğım densizler sana 16 aydan fazla paha biçmese de alıştım bu densizliklere artık. Tek duam sen bunları anlamaya başladığında, o kişilerle sen muhatap olacağın zaman önemsememe gücünün olmasıdır.
Fiziksel büyümen konusunda bir arpa boyu yol alamadık hala. 31 aylık, 82 cm ve tartının ibresi bazen 9 kg gösterse de 9 kg sayıyorum artık ben seni. Bugünlerde senin kilo-boyunla ilgili kendimi yine suçlamaya başladım. Neden anne sütü diye direttim, neden doğru besleyemedim seni diye. Anlayamadım oğlum sıkıntını. Sen de hak ver bana olur mu? ben de seninle birlikte büyüyen küçük bir kadınım. Hayatı daha önce hiç görmediğim şekliyle görmeye-tanımaya yeni başladım.
Endokrinolojiye götürdüm seni geçenlerde. Avrupadaki anne forumlarında büyüme hormonu normal olsa da gelişim geriliği olan prematurelere büyüme hormonu verilerek belli seviyeye çıkarıldığını okudum. Dr tüm tetkiklerini yaptı, herşey normal çıktı. Hatta çok şaşırdım ama kemik yaşın 2 yaşa uyumlu çıktı. Boyun 15 ay, kilon 9 aylık bebek ortalamasında olmasına rağmen. 3 ay sonraki kilo-boyuna tekrar bakarak belki bir tedavi düzenleyebiliriz dedi. O zaman ne karar veririm bilemiyorum ama biraz boyunun uzamasını istiyorum. Gelecekte bu yüzden kendinde eksiklik hissetmeni istemiyorum çünkü. Yersen belki büyürsün diyorum bazen ama büyüme hızının maksimum değerlerinde bile uzasan yetişkin olduğunda 1.55 cm geçmeyecek gibi görünüyorsun. Uzamasan da umarım üzülmezsin bunun için.
Seninle hayat çok güzel oğlum. Yukarda da dedim ya hayatı öğreniyorum ben seninle, ben de bir çocuk oldum. Yeniden büyüyorum, aslında daha önce büyümemişim ben. Çocuk parkında seni kucağıma alıp deli gibi kaydıraktan kayabiliyorum, seni kırmamak için sokakta seninle yere oturup top yuvarlamaca oynayabiliyorum, üstüm başım lekeler içindeyken rahatça yolda yürüyebiliyorum, elim-kolum pislik içindeyken çikolata yiyebiliyorum seninle beraber. Kimse yadırgamıyor biliyor musun ? Yada dünya umurumda olmadığı için kimseyi gözüm görmüyor. Çocuk olmak ne güzel ya diyorum sonra.
kreşte çok mutlusun artık, zor alıştın ama şuan mutlusun. Sadece sabahları seni uykundan uyandırarak götürmek beni çok üzüyor. Yolunu buldum ama seni uyandırmanın. Kulağına eğilip "Aşkımmmm!!! Ilgaz senin reçelli ekmeklerini yiyormuş" diyorum. "Hayırrr...yemesin...epsini ben yicem diyosun". kreşte yemek yiyorsun, inanması zor benim için ama ara sıra öğlen yemeklerine gelip, seni kapıdan gizlice seyrediyorum. Hakkaten yiyorsun. Ama evde naçarım hala. Mesela 10 gündür izindeyim oğlum, ananneydik ve şimdi evimize döndük. Dün tüm gün boyunca yediğin 1 tane pötibör bisküvi, yarım bardak çay....
Su ve havayla yaşayan bir varlıksın. Çevremde çocuğum yemiyor diyen annelere çok kızıyorum, keşke görebilseler ellerindekilerin kıymetini.
Aşkım oğlum!
Kreşten önce de gayet iyi konuşuyordun ama kreşten sonra sende pabuş gibi bir oldu. Laf yetiştirmeye, münakaşa etmeye bile başladın. herşey anlıyorsun, konuşuyorsun. Soruların had safhada. Bugünlerde özellikle seslere çok ilgilisin. Kelime tekrarlaıyla soruların çok hoş
"Ne sesi bu anne, ne sesi?" en sık sorun. Sana cevaplarımı basite indirgemeden dümdüz anlatıyorum, yetişkinmişsin gibi. Ama bakıyorum bazen de karşımda bir yetişkine anlatsam belki senin kadar nalayamabilir.
"Bu ne? bu ne? bu ne? "üçlemesi beni bunaltıyr bu aralar. Çünkü şımarıklıktan yapıyorsun, emziğini eline alıp delirtene kadar bu ne diyorsun. Sesimi yükseltmeye başladım sanki :((
İnanılmaz bir hayal gücün var. Lokalde tavlayı aldın eline, pulları dizdin üstüste-yanyana.
"Bu ne aşkım?" dedim.
"Gökyüzünde mısır tarlası yaptım" dedin.
Ağzın açık kalmanın da ötesinde birşey oldu bana. tepetaklak oldum.
Yan binanın çatısındaki yanıp-sönen kırmızı ışığı gösterdin bana geçen.
"Buğda kığmıjı ışık var. Çunku uçaklar çarpmazzz" dedin başka birgün.
Sebep sonuç kurabiliyorsun artık iyice.
İpucu oyunu denedim sana geçen, daha yapamazsın diye düşünmüştüm ama şaşırttın yine beni.
Aklımdan bir cisim tutup sana onunla ilgili ipuçları veriyorum ve ilk ipucundan sonra buluyordun genelde.
Asıl şaşkınlığım ise senin kafandaki bir cismi bana tanımlamandı. ipucu verdin bana
"havada uçar.... denizde yaşar"...
Bir de ipucu verirken elini arkada öne doğru uzatarak "şişşştttt" yapıyorsun ağzınla. Harika bir görüntü, dur bunu unutmayayım da videoya çekeyim yarın. Son zamanlarda videoyu unutur oldum. Sendeki hıza yetişemiyorum çünkü.
Geçenlerde okulda öğretmenin sana bir kuş resmi gösterdi, "bu ne Candaş" dedi. Senin homurdandın ama kuş demedin bir türlü. Defalarca sorduk bu ne diye. birşey söylüyorsun ama kuş değil söylediğin.
En son hırsını alamayıp bir bağırdın "mağtıııı" diye.
Saatlerce sana sarılıp öylece kalabilirdim.
Haklıydın o resimdeki bir martıydı gerçekten.
havada yaşayan, denizde ve karada yaşayan tüm hayvanları ayırt ediyorsun artık. Taşıtları da.
Yrmiye kadar tüm rakamları tanıyorsun ve sayıyorsun. Bazı harfleri de tanıyorsun.
Evimizin odalarında bulunan eşyaların ait olduğu yerleri öğreniyorsun şimdi.
"Mutfakta neler olur, banyoda vs "şeklinde.
yoldaki işaretlere taktın bu aralar. "Bu ok ne diyor anne"
"Peki bu ne diyor anneee"
Geçen havaalanına giderken tam 1,5 saat sana her gördüğümüz tabelayı açıklamışım. Üstünde çarpı olan işaretler, olmayanlar, yeşille yazılanlar, kırmızıyla yazılanlar vs.
Dün lokalin kapısında köperk giremez işaretini gösterdim sana. "Bu ne?" dedim.
"Kurt" dedi.
Ne desem boş...Yurdum insanı köpeği aynen kurt şeklinde çizmiş gerçekten. Haklıydın. "Kurt olmazzz" demek dedin.
Nasıl düzeltebilirim diye düşünürken,
"bu bir kurt köpeği resmi oğlum" dedim. "Buraya kurt köperkleri giremezmiş".
"Evetttt" dedin uzata uzata. Tam durumu kurtarmışken 9-10 yaşlarında, arkamızda bir velet çıkageldi. Sadece kurt köpeği değil, hiçbir köperk giremez buraya" dedi.
Ne desem boş kalıyor bazen.
**************************
Küçük adamım benim...
Hani herkes çocuğundan şikayet eder ya çok yaramaz derler.
Benim hiç öyle şikaytlerim yok. Laftan anlayan bir çocuksun sen. Zaten yaramazlık yapsan da kendine zarar vermeyeceğin şeyler için engel koymuyorum sana. Hayırlar az var hayatımızda. hayır olan şeyi de sana açıklıyorum neden hayır olduğunu,
"tamam annneeee, anladım annneee" diyorsun uzata uzata. Konuşurken ağzın da yanlamasına uzayarak açılıyor ya bitiyorum o haline.
Sana boş sözler vermiyorum hiç. Tutamayacağım şeyleri vaat etmiyorum. Anlaşma yaptığımızda anlaşmayı bozarsan ise vicdanım sızlasa da yapmıyorum vaadimi.
Geçenlerde bowling oynamak istedin yine. Yemeğini yersen gidecez dedim. Tamam dedin.
yemekler söyledik masamıza, en çeştlerinden.
masaya bile oturtamadık seni.
Baban yemeğini bitirince gitti, sözde bwling oynayıp geldi.
Bakakaldın arkasından.
Yüreğim parçalandı ama götürmedim seni.
Ertesi gün okulda anlatmışsın.
"Ben bowling oynamadım, çünkü yemeğimi yemedim" demişsin.
en azından sebebini öğrenmişsin. Vicdanımın sızladığına değmiş yani.
*****************
dün evde konuşuyoruz "ramazan da geldi işte" diye.
Sen hemen atladın lafa.
"Ilgaz da vay".
İyi güldürdün bizi. Ramazan ve Ilgaz okuldaki arkadaşlarından tabii.
Çocuk saflığı çok güzel oğlum....
**************************
Kitapları çok seviyorsun. Kendi kendine hikayeler anlatıyorsun,şarkılar söylüyorsun.
Oyuncaklarınla oynadıktan sonra genellikle topluyorsun ve tüm kutuları doğru yerlerine yerleştiriyorsun.
Sana karşı ses tonum ve tavırlarım negatifse inanılmazhırçın oluyorsun, sevgiyle yaklaştığımda yemek konusu hariç herşeye varsın.
Çocuk sevgiyle büyüyor sadece oğlum. Bazen kızıyorum sana ama sakın bunun sevgisizlikten olduğunu düşünme.
*******************
Aklımda günlerdir biriken öyle çok şey vardı ki oğlum, nasıl unuttum şimdi hepsini inanamıyorum.
Sonra yine devam edeyim en iyisi.
Şimdi sıcak yatağında ağzındaki cok cok emzikle uyuyan seni mıncıklamaya gidiyorum,
"ıı-hhhh" diyip kıçını çevirip uyuyacaksın yine.
Bir kez daha şükredeceğim herşey için Allah'a. seni bize verdiği için.
Yüzüne terinle yapışmış o sarı saçlarını sıvaylarım bir de sonra.
Seyrederim biraz da seni. Şansım olur da bir de osusursan yattığın yerden huzurla uyurum bu gece mutluluktan.
Dünyam oğlum
Hoşçakal
23 Ağustos 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Ne güzel anlatmışsınız! Anne yüreği değil mi, hepimizin kalbi evlatlarımız için aynı şekilde atıyor. Densizleri boşverin, kilosunu da, boyunu da. Siz ona en en en önemli gıdayı - SEVGİYİ- veriyorsunuz, hemde SONSUZ dozda. Bu Candaş'ı büyütecek, çok güzel bir adam yapacak.
Sevgiler,
Canım Gülay...Karşılıklı verilmiş aralar, ne çok şey birikmiş ve şimdi hepsini devirdim. Candaş'ı hep gözlerim dolu dolu izliyorum. Nasıl bir savaşçılıktır nasıl bir tutunmaktır ve bugünlere ulaşmaktır değil mi? Zaman zaman benim kıza bakınca da duygulanıyorum böyle...Neyse öpüyorum ikinizi de.
Yorum Gönder