12 Mart 2009
SENSİZLİK
Beken'im;
Sensizliğin 2 yılı sarı papatyam.
Hani küçük adamın varlığının 2. yılında demiştim ya, nasıl geçti 2 yıl hiç anlamadım diye.
Az önce doğmuştu oysa ki...
Senin için yazacaklarım ise o yazımdan çok farklı olacak. Geçmek bilmeyen, acılarla kıvrandıran, göğsüme saplanmış bir hançer gibi acıtan, çıkarmaya çalıştıkça da kanırtan bir yara gibi yokluğun.
Geçmişle hesapla geçen 2 yıl.
*****************
Sarı papatyam;
Burası seninle konuşabildiğim tek yer benim için. Yazmak istiyorum buraya, seninle konuşur gibi yazmak.
Biliyorum okuyorsun bunları, konuşuyorsun benimle.
Sayacımın ziyaretçi sayısını değiştirmeden okuyorsun bunları, ruhumla görüyorum ziyaretini. Sayfanın kırmızı çiçekleri arasındasın, ilk günlerdeki gibi.
Geçen yıl sana yazdığım yazı gönlümün acısıyla doluydu. Herkes gönülden hissetti acımızı.
Her okuduğumda hıçkırıklara boğuldum, biraz önce yine öyle oldu.
Acı dolu yazmak istemiyorum aslında, ama acın hala öyle taze, öyle yakıcı ki inkar edermiş gibi görünmek de istemiyorum.
Siz doğduğunuz zamanlarda bir dostum demişti ki:
"Üzülmen gerektiğinde üzül, ağla,
Gülmen gerektiğinde de sevin, coş, keyiflen.
Duygularını yaşarken o anı yaşa, önünü-arkasını düşünme."
Çok haklıydı sözlerinde.
Küçük adamın her güzel anında nasıl coşuyorsam, senin yokluğunun acısında da yüreğimle ağlama isteğimi yaşamak istiyorum.
Tam 180 gün benim vücudumda yaşadın, 50 gün ise hastanelerde, yaşam makinesi denen o cihazda.
Eder 230 gün.
Öyle bütündüm ki seninle...
Daha 12. günündeyken işaret parmağımı sıkı sıkı tutmanı, son günlderinde öptüğüm minicik sağ elinin tadını hala hissediyorum dudaklarımda.
Sizin doğduğunuz tarihlerde 7 yaşında bir kız çocuğu annesinin elinden tutmuş yürürken sokakta, kanalizasyon kuyusuna düşüp yaşamını yitirmişti.
Nasıl yanmıştı yüreğim, ağlamıştım. Hala da ağlarım aklıma geldikçe.
Senin acından sonra hep O'nu düşünüyorum, O yavrunun annesinin acısı nasıl büyüktür diye.
Çocuklarla ilgili her üzücü olay ağlatıyor beni, heryerde ve her zaman.
Anne olmakmış bu, başkalarının acılarını da hissedebilmekmiş annelik.
Ben sizinle tanıdım anneliği, acısıyla-mutluluğuyla. Her iki duyguyu birarada yaşamayı.
***********
Dün akşam bir alışveriş merkezine gittik, küçük adam için çok güzel oyun alanı vardı. Bir sürü de çocuk.
Hepsi kızdı çocukların.
Bir tanesi vardı ki anlatamam.
Küçük adamla yaşıt, sapsarı incecik saçları tepeden toplanmış, ucundaki bukleleri dökülmüş.
İnce-zayıf kikirik bir kız çocuğu.
Baktım...baktım...baktım.
Sarılmak, öpmek istedim O'nu.
Sen gibi.
Yaşasaydın sanırım öyle bir tipin olacaktı.
Ne garip di mi?
Nasıl bir tipin olacaktı onu bile bilmiyorum.
***********************
Sarı papatyam.
Yaşananlar, geçenler öyle birşey ki,seni aramızdan ayrılmana sebep olan olaylar zinciri bir çizgi gibi kafamda.
Çizginin bir noktsasında küçücük, minicik bir kırılma var, sadece seçici bir gözün görebileceği.
Hani elini uzatsan düzeltebileceksin gibi.
Elimi uzatmaya çalışıyorum o kırılmaya, uzatamıyorum. Olmuyor, uzamıyor. Hayat denen kurguyu da yeni tanıyorum şimdi.
Önceden büyük hatalar bile bu kadar onarılmaz olmamıştı. Neden bu küçücük şeyi onaramıyorum?
Sana kan gerektiği söylendiğinde yakın diye gittiğim o özel hastanenin kan bankasına lanet ediyorum. Yakın diye getirdim o mikroplu kanı sana.
Ne tuhaf di mi?
Minicik birşey seni aramızdan ayırdı.
**********************
İşteyim papatyam bugün. yeni işyerimde. Garip garip beni inceleyen insaların karşısında şiş gözlerle oturuyorum.
İnsanın içindekini kimse bilmiyor, anlamıyor. Anlasa da bir faydası yok.
yalnız yaşıyoruz acımızı bu dünyada, herkes kendi payına yaşıyor.
**********************
Seni kaybettiğim günlerde etrafta eğlenen, kahkahalar atan insanları görünce çok şaşırıyordum.
Ben yavrumu kaybettim, dünyadaki en büyük acı diye nitelenen evlat acısını yaşıyorum.
Bu insanlar nasıl gülüp-eğlenebiliyorlar, hissetmiyorlar mı acımı diyordum.
Hani herşey bir şey öğretir ya insana.
Ben de hayatı öğrendim papatyam.
Küçükken bir şey istediğimde ağlayınca gerçelşeme olasılığı yüksekti. Çok ağlarsan, acını paylaşırsan sana yardım edebilecek insanlar olurdu.
Seninle ben bunun hep olamayacağını anladım.
Ağla, kahrol, çığlıklar at... nafile.
Sen gittin, ben ise şimdi büyüdüm.
Büyümek ölümün geri gelmemek olduğunu öğrenmekmiş.
Keşke büyümeseydim, keşke sen de yanımda olsaydın ve küçük adam-sen-ben-baban parklarda zıp zıp zıplasaydık.
Ellerimizi tüm pisliklere soksaydık, sonra da ağzımıza.
Elimizde tutmaktan erimiş çikolatayı saçlarımızın dibine kadar bulaştırsaydık.
Beraber düşseydik yolda, dizlerimiz yara olsaydı, sıyrık sıyrık, üfleseydik acısı hafiflesin diye.
Akşam evde yazsaydım yazımı ilham perim,yani sen yönlendirirdin parmaklarımı klavyenin üstünde.
Ama şimdi işyerindeyim ve ruhum darmadağın.
Şuan saat 10.30...
2 yıl önce doktorunun bizi kahreden telefonu açtığı saat.
************
Sarı papatyam...
Ne kadar zaman geçse de senin yokluğun bizim için hep aynı acıyla hissedilecek.
Senin bizimle kalmanı çok istedik. Gelecekte dönüp geçmişe bakınca çocuklarım için yapabilecekken yapmadığım birşeyin karşıma çıkmasından korkuyorum hep.
Biz bu dünyada elimizden geleni yaparız, ama herşeyi değiştiremeyiz.
Gönlüm rahat mı senin konusunda derlerse bilmiyorum bebeğim.
Gücüm bu kadarına yetti, umarım yapılabilecek herşey benim yaptıklarımdır.
Seni çok seviyoruz minik bebeğim.
Yazının başlığında sensizlik demişim ya, Aslında sensiz değiliz.
Biz hep 4 kişilik bir aileyiz, sen papatyalardan örülmüş bir taçsın evimizde.
Çok güzel ve narin.
****************
Yerin cennet olsun.
etiketler
BEKEN'İM
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
Bir anne olarak ben her ne kadar acını içimde hissediyorum desemde biliyorum senin kadar hissedemem.. Ağlayarak okudum yazdıklarını bundan daha içten yazılamazdı hiç bir yazı..Allah tekrar o acıları yaşatmasın inşallah .. Candaş'ı sana bağışlamış yüce allah ( c.c) allah ona sağlıklı uzun ömürler versin inşallah..
sevgiler
başkasının acısı işte böyle ta yüreğine oturuyor , boğazında bir yumru onun acısı senin acın oluyor okurken , allah başka acı göstermesin minik adamla uzun çok uzun bir ömür diliyorum , beken de hep sizinle olacak yüreğinde en güzel yerde annesi ....
Aynı Betül Hanım'ın dediği gibi seni anlayamayız biz, seni ancak evladını kaybeden anneler anlar. Keşke senin acını hafifletebilecek birşeyler olsa, keşke elimizde bir sihirli değnek olsa, keşke değdirsek sana ve bu acını silebilsek ama öyle yapabilsek bile eminim sen genede Beken'in anılarını silmek istemezdin. Annelik bu işte...
Çok şükür kiü Candaş'ın yanında, eşin yanında. Allah hepinize uzun ve çok sağlıklı ömürler versin, sizi birbirinizden ayırmasın...
Aslında sen diye de hitap edecek bir samimiyetimiz yok ama ben seni kendime çok yakın, sıcak ve samimi hissettiğim için anlayışına sığınarak Candaş'ı ve seni öpüyorum.
Geçen senki yazılarınıda okurkende gözyaşlarımı koyvermiştim.bu yazındaki gibi.bazen ne yapsan kaderdeki çizgiden şaşmıyor hayat.Rabbim sizlere uzun ömür sağllık versin.mekanı cennet olsun.silzere şefaatci olsun.AMİN
Allah sabır versin Gülaycım.
okurken yazdıklarını gözlerim doldu ağladım ...sonra yazdım yazdım sildim...yok kelimeler yetersiz kaldı...
Arkadaşlar hepinize teşekkür ederim.
Artık yazmasam birşeyler diyorum, ama olmuyor. Bu blog benim gönül dostum, o yüzden yazıyorum. Ama hayat devam ediyor, küçük adamla çok da keyifli devam ediyor. Çok şükür. Bazen duygu yoğunluğu yaşasamda o günleri epey attım kafamdan. Elimizdeki güzellikleri bugünü yaşamak zamanıdır şimdi.
İyi ki varsınız.
Tüm çocuklara sağlıklı ömürler diliyorum.
Hoşçakalın
Bu arada sevgili Aysen Çiftçi,
Sihirli değnek olsa ve Beken'i unutturacak olsa bana, senin de dediğin gibi istemezdim. Yaşamasını isterdim, ama kaybettiğim için acısını hissetmeden yaşamak istemezdim.
Her duyguyu zamanında yaşamak lazım, yoksa taş oluruz sanırım.
Teşekkür ederim.
Ağlayarak okudum yazını.bende sadece sesini duyduğum kızımı görseydim,büyüse nasıl biri olurdu diye senin gibi düşünmeden edemiyorum.Hala birilerinin kızı olmuş deseler içim bir hoş olup ağlayasım geliyor hatta bazen kıskanıyorum bile.
Minik adam büyüyor ya, Allah (c.c) Beken'in ömrünü ona versin.Başka da birsey diyemiyorum yada sen neler demek istediğimi anlıyorsun.Öpüyorum ikinizide
Gulaycim,
Ikimizinde gokyuzunde bir yildizi var artik. Bende vazgecemedim onun sevdasindan.Nasil bir duygudur cok iyi bilirim. Ama sana bir sey diycem Gulay, onlar oyle parlak bir yildiz gibi kayip gittiler hayatimizdan , neden?
o isigi bizlere birakmak icin.Bence unutmak yerine onlari yasatmak, elimizdeki isigi hic sondurmeyecek. Her Pazar biz Ege'cigimizin yanindayiz. Oradan aldigim ruhani gucle haftaya basliyorum, hatta gitmeyi ozluyorum bile hafta icinde. Beni bir yerlerden izledigini bilmek , daha iyi annelik yapmama, daha iyi ogretmen olmama, daha cesur insan olmama yardim ediyor. Beken'de seni izlerken seninde ayni duygu yogunlugunu yasadigindan eminim. Kizina sevgilerimi gonderiyorum. Sana ve minik adamina da....
Ağlayarak okudum yazını,insan anne olunca çok iyi anlıyor başka bir anneyi.
ben hep kaybetme korkusuyla geçirdim gebeliğimi.Çok sorunlar atlattım son ana kadar.çocuğumu kucağıma aldığımda ve hatta hala inanamıyorum.
ve öğredim ki dünyaya gelecek olan, yiyecek ekmeği içecek suyu olan dünyaya geliyor.
Alahım candaşı sana bağışlamış.
Allahım candaşa uzun ömürler versn.
Mrh
Tesadüf rasladım blognuza ve yazdıklarınız beni cok etkiledi Allah dan sabır diliyorum size
Allah diğer evladına sağlıklı uzun ömür versin inş..
Yorum Gönder