30 Nisan 2011


Evet, sanırım kurtulduk.
Oldu da bitti maaşallah. Sonuncu sıkıntı da bitmiş olsun inşallah.
Ne oldu ne olaak derken bitti.
20 Nisanda hastaneye yattık, 21 Nisan 2011'de anjiyo yöntemi ile PDA mıza coil yerleştirilerek kurtulduk.
Bu kadar basit olmadı tabii, öncesindeki 10 gün boyunca deli danaya dönüştüm. Korkular, endişeler, acabalar arasında ertelemeyi bile düşündük ama faydası olmayacaktı. Kalbin sol tarafı büyümeye başlamış ve mitral kapakta da yetmezlik başlamıştı gizlice seyreden kalp sorununda. Her günümüz korku dolu olacağına 1-2 gün endişeyle geçsin dedik ve olduk. Siyami Ersek HAst yapıldı. Devlet hastanelerinden kötü anılarla dönen biz çok memnun ayrıldık. Öncelikle tüm ekip oldukça profesyonel, hemşirelik bakımı çok iyi. Benim tüm kaprislerime anlayışla dayandılar. Uzun süre hemşirelik yapan ben, kaprisli hastalara dayanamazdım en çok. Ne yazık ki ben de çok kaprisli bir hasta yakını oluverdim anlayamadan.
Küçük adamın yaşanmışlıklarına karşın kendime hak gördüm kaprisi, özel durumumuzu onlar da dikkate alırlar zaten diyordum ki, bizim özel durumumuz oradaki çocukların yanında bir hiç kaldı. Evet, doğru duydunuz, halimize şükrederek çıktık hastaneden. Meğer biz öyle çok şeyler de yaşamamışız gibi yani.
Kapris yaptığım doktor siz bizim için çok basit bir vakasınız dedi, ama yine de istersen ameliyathaneye gir sen de, oğlunu uyutalım öyle çık.
Öyle yaptık, küçük adam uyudu ben çıktım, o uyanmadan yine yanındaydım, o boşluğu hiç yaşamadı, hatta sorunun sadece koluna takılan iğneyle halloldugunu sanıyor. Böyle olması daha iyi, ama kasığındaki bantlara anlam veremedi tabii bir türlü.
22 nisanda hastaneden çıktık, eve geldik, yıkanıp paklanıp yatacakken bizimkinde bir kaşıntı, bir kabarma tüm vucut şişti. Apar topar hastaneyi aradım, anestezi alerjisi olabilir ama 24 saatten sonra çıkmaz, çocuk doktoru görsün dediler. Tekrar acil servise gittik, alerji dendi, serum takacaz ve tahlillerini yapaaz. Kabul etmedim, iğne yapın burada kalalım biraz diyerek çare bulduk. 1 saat sonra herşey geçti ve tekrarlamadı. Sanırım strese bağlı gelişmiş. Minik yavrucak sıkıntı yaptı hastaneleri artık.
HAstane yatışı öncesi ve sonrası öğretmenleri geldi, öğretmeninin oğlu Cenker ile kudurdular desem en doğru söz olur. Şebek pozları da yerleştireyim buraya.

Bu müdahale sonrası acayip huy değiştirdi bizimki. Kıçına motor takılmış gibi koltuk tepesinden veya bizim tepemizden inmiyor. PDA teşhisinde çabuk yoruluyor mu demişti doktorlar, hayır aksine hiç yorulmuyor demiştim. Yalan söylemişim meğer, ne kadar da halsizmiş o zamanlar, şimdiki halini görünce anlıyoruz tabii bunu :)))

PDA nın tam olarak kapanıp-kapanmadığı 1 ay sonraki kontrolde netleşecek
Bizim için dua eden, arayıp-soran, evimizi ve hastane odamızı bolca onurlandıran veya bunları düşünen herkese çok çok çok teşekkürler.

20 Nisan 2011

Kalbimdeki Delik

Bu akşam onu uyutmak için yattık beraber.
Onu ne kadar sevdiğimi söyledim.
"Ben de seni seviyorum" dedi. "O kadar çok seviyorum ki sevgimden kalbimde minik bir delik açıldı"
:) ;(((((

Sen benim çiçeğimsin, gözümsün

Makinenin ucunda tokmak varmış ve şekli bozuk olan damara vurarak düzeltmiş damarı, artık hiç sorun kalmamış.
Komşumun hemen iyileşeceğine eminim.
İşi gücü insan vücudu veya ilginç makineler resmi yapmış.
Temizlik günümüzde Melahata diyorki:
"Gel Melahat, sana özel bir makine yaptım. Uzaktan süper temizlik makinesi".
Mucit olacak oğlum, bu arada şu uzaktan süper temizlik makinesini umarım hayat geçirir, tüm kadınlar minnettar kalacaktır eminim ki.
YArın hastaneye yatıyoruz, PDA kapatımı için, perşembe kurtulacağız inşallah. Bu 4. ameliyatı olacak küçük adamın ve ben hiç bu kadar endişeli, bu kadar korkulu, bu kadar kabus dolu, bu kadar ...... olmamıştım.
HAfta sonu uykusuz, kabuslarla geçti, uykuya daldığım anda etrafımı saran kabuslar, evin her yerindeydi. Neredeyse vazgeçiyorduk ameliyattan, bu kadar gerçe kabuslardı. Ancak endişelerimin hayatımızı etkilememesi gerektiğini düşünüp yola devam dedik. Bir de hissettiklerimi evrene negatif enerji vermemek adına dile dökememek daha da çaresiz bıraktı beni.
YArın sabah gidiyoruz, lütfen ama lütfen dualarınızı eksik etmeyin bizden, evrenin enerjisine ihtiyacımız var. Bugunedualarla geldik ve bunu da sizlerin desteğiyle atlatalım lütfen.
Çok çok çokkkk seviyorum küçük adamımı, tarifsiz, benzersiz ......
Allah kimseyi çocuğunun karşısında çareis zbırakmasın, Allah çaresiz dert vermesin.

10 Nisan 2011

PDA

10/4/2011 PDA PDA Namı diğer Personel Digital Assistant. Bu kelime teknoloijye ne zaman girdi bilemem ama ben son 2 yıldır, herşeyi yapan cep telefonlarıyla duydum bu kelimeyi. Sevgili arkadaşım Candan bir yazısında bahsetmiş hatta, bir tek kabak tatlısı yapmıyor bu telefonlar diye. HAyatımıza kolaylık getirdiği aşikar. Bizim PDA ile tanışmamız 4 yıl önesine dayanır. Doğumum ve sonrasındaki yoğun bakım süreciyle. Benim küçük adamda PDA olduğu söylenmişti.Akıllı telefonla mı doğmuştu yani? Tabii değil. Bu PDA o PDA değil. Bizimki Patent Ductus Arteriyozus... Halk dilindeki adıyla kalbin delik olması. Erken doğumda görülmesi beklenen birşey, ama zamanla kapanması bekleniyor, aort ile pulmoner arter arası bağlantının. Küçük adamınki makul sınırlar üstünde olduğundan ilaç tedavisi uygulanmıştı, 3. tedavide de kapanmazsa ameliyat denmişti, verilen ilaç böbrek damarları üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyordu çünkü. 3. den sonra herşeyin yolunda oldugu söylenmişti, ameliyata gerek kalmadı ama 6. ayında kontrol EKO su için kardiyolog kapısı çalınacak. 6. ayında doktorumuz kalp seslerinin normal oldugunu ve kard. gerek olmadığını söylemişti. 1 yaşında eşim hatırlatmıştı doktora, kard gidelim, hiç kontrole gitmedik diye. Gerek yok, herşey yolunda, ben dinlyorum zaten kalbini demişti. İyi dedik biz de tabii. Son 2 aydır küçük adamın ateş nöbetleri çok sıklaşmıştı, 2-3 günde bir halini almıştı ve ben yine deliye dönmeye başlamıştım. Eşimin hekim bir arkadaşı, ısrarla bir enfeksiyon kontrolune gitmemiz gerektiğini söylüyormuş, ne kaybedersiniz diyormuş sürekli. Hatta bize bir arkadaşından randevu ayarlamış, şu gün gidin demiş. Gittik biz de, yine bir sürü araştırma, tahlil, analiz vs vs çocuk mahvolacak derken, bir sürü tahlil, tetkik ve ultrason içinde bulduk kendmizi. Kan kültürü, batın ultrasonu ve EKO. EKO da nereden çıktı dedik, üfürüm duydum dedi. Gittik kardiyoljiye. Masum üfürük bu dedi, EKO ya gerek yok ama çekelim, istem yapılmış zaten. Uzman dr EKO yapıyor, asistan rapor yazıyor. "Yaz canım, PDA pozitif"... Ve benim beynimden kaynar sular akıyor. "Evet yoğun bakımda vardı ama kapandı, bu tolere edilebilir durumda değil mi? diyebiliyorum. Hayır diyor, operasyon gerekir. Allahım bu da ne şimdi... Eeeee ne olacak diyoruz. Hocayla görüşeceğiz, angiyo mu ameliyat mı olacağı konusunda. Bu kadar yani, kafayı yiyoruz tabii. 10 gün sonraya hoa randevusu veriliyor. Çalıştığım hastanenin kardiyologuna gidiyorum, getir ben de bir EKO yapayım diyor sağolsun. YApıyor ve onaylıyor teşhisi. 2,9 mm PDA var. Yani akciğerden kalbe giden temiz kanın bir kısmı kalbe girmeden arada bulunan geçiş ile akciğere geri dönüyor. Akciğerdeki basıncı arırıyor, sık akciğer enfeksiyonu, büyüme geriliği ve çabuk yorulma yapar. ÇAbuk yorulma hariç bize uyuyor herşey. Ameliyat 3 mm üstünde yapılıyor, siz angiyo ile kurtulursunuz sanırım. Ama buna cerrah karar verecek. Aciliyeti yok ama operasyonun olması lazım. Olması lazımsa erteleenin bir anlamı yok diyorum, bize isim önerir misiniz? Öneriyor, Siyami Ersek'ten. umaya randevu alıyor bizim için ama kafam öyle karışıyor ki hafta sonunun geçmesini istiyorum ve randevuyu haftaya alıyorum. Bakalım bu hafta dananın kuyrugu kopacak. Hakkımızda hayırlısı. O günden beri hep kabuslarımda hastanelerdeyim, kalbinden darbe alıyor küçük adam vs vs Ateşleri için de FMF dktorumuz kortizon dozunu artırdı bu arada ne yazık ki, ama ateşler kesildi 2 haftadır. Ben de kurdesen döküyorum resmen. 7 ay önce başlayan ve tüm vucudumu kızamık görütüsüne çeviren döküntülerle aktif olarak 5 ay dolaştıktan sonra, son 2 aydır epey azalmıştı ve sadee izleri kalmıştı, onlar da zamanla geçecek denmişti. Adı PLEVA imiş bunun. Candaş'ın PDA teşhisi olduğu gün bir gecede tekrar kavuştum döküntülerime. Hem de tüm vucudum da ve bu defa bonusu da var. Uyuz gibi bir kaşıntı. Akşam olunca başlayan, antihstaminiklere cevap vermeyen çıldırtan bir kaşıntı. Umarım herşey yolunda gider. Lütfen bizim için dua eder misiniz?

Yıldız Olmayan Kardeş

20/3/2011 Yıldız Olmayan Kardeş Kardeş istiyor sürekli. Olamayacağını anlatıyorum ama nafile. Bebekler hep ağlar, senle ilgilenemem, oyun oynayamam, seninle parka gidemem her zaman, ikinize de oyuncak almaya paramız yetmez vs vs Yine de istiyormuş, babası oynarmış onunla. Paramız yetmöezse oyuncak istemezmiş,kucak istediğinde babasının kucağına gidermiş falan filan Amabenim hep aklıma kardeşimin olması geliyor diyor boynu bükük. Bu aralar kreşteki cocukların bir çocugunun kardeşi oluyor, bir de canı sıkılıyor evde. Kardeş istiyor. Hatta bugün uzun zamandır görüşmediğimiz bir arkadaşına gitmek istedi. "Gidemeyiz oğlum, artık görüşmüyoruz onlarla" dedim. "Onlar beni görmeyi çok istiyordur ama, seviyor onlar beni, hem ben ........ 'i çok özledim anne". ********************************* Kardeş konusunda hayır dedim ve konunun kapanmasını istedim. "Offf" dedi. Keşke ben senin karnındayken br kardeşim daha olsaydı, beraber büyürdük, keşke yıldız olmayan bir kardeşim olsaydı". Kızım için ağladım yine, olmadığı için, oğlum O'nu istediği için.

Pregomin AS

20/3/2011 Pregomin AS Şu inek sütü alerjisi-intoleransı konusunda birşeyler yazayım. GAstrolojiye gittik, pediatrik gostro yani. TAm olarak alerji olarak tanımlamadı ama intoleransı var dedi. Sonuçta elimde veriler var, günde 2 bardak süt = 6-8 sulu-mukuslu kaka Sütü kestik = Günde bir normal kıvamlı kaka Bize özel bir mama verdi süt yerine. Milupanın Pregomin AS adında birşey. Buradan sayın yetkililere sesleniyorum, bu mamayı hazırlarken hiç mi tadına bakmadınız? Küçük adama vermeden önce tadına bakayım dedim, aman Allahım o da ne? 33 yıllık hayatımda tadını benzetebileceğim hiçbirşey yok. O kadar iğrenç, o kadar tatsız, o kadar ne olduğu belirsiz ki.... Hadi siz tadına bakmadınız diyelim ki, hadi çocuklar erişkinler kadar seçici değil diyelim ki, içinizden bir ALlahın kulu olsun kendi çocuğuna içirip de baktırsaydı ya.... Kutusu 160 TL imiş, sadece yarım kutusunu çeşitli içecekler içinde karıştırarak denemekle harcadım, ama nafile. Çocuk yalvarıyor verme lütfen anne diye... Sadece önceki gün bal ve şeker ile beraber corn flakesle verebildim ama 2. gün mümkün olmadı verebilmek. Doktorla konuşmadım ama bugün keçi sütüne başladım. Bismillah diyelim, hadi hayırlısı bizim için

Navigasyon

20/3/2011 Navigasyon Geçen gece yattık, saat 9.30 gibi. Kapı zili çaldı. Bu saatte telefon açmadan kapıya kimse gelmeyeceğinden eminim, Ersin kapıya gitti, kimse yok tabii., Uyumamak için bahane arayan küçük adam "kim geldi" diyor. Yanlış bastılar sanırım, kimse gelmemiş dedim., "Evet, yanlış basıldı. Sanırım zile basanın vaginasyonu veya haritası yoktu" dedi. Koptum gülmekten. Ersine anlattım söylediklerini. Çok kızdı bana: "Yatakta konuşulan şeyler gizlidir, kimseye anlatılmaz" dedi. Dersimi almış oldum tabii, çocuk haklı. ****************** Dün sabah uyandık, bacaklarım ağrıyor diye feryat figan bağırıyor. Dizlerini gözteriyor. FMF ataklarına eklem tutulumları da eklendi diye düşünürken ateşi yükseldi. Daha kahvaltı bile yapmamışken kortizon ve FMF ilacını vereyim dedim ama kusmaya başladı boş mideyle. Çığlık çığlığa ağlamaya başladı, başım ağrıyor, başım ağrıyor diye. Babaının kucağında kuzucuk kıvamında mahzun, çaresiz ağlıyor. Ateş 39 derece oldu, kustu tekrar. İlaç verdim, ama başım diye yıkıyor ortalığı. Uyuklamaya başladı. Korkudan düşünemez hale geldim, doktora gidip-gitmemek arasında kaldım. Boş yere panik yapmak istemiyorum, son 2 haftadır neredeyse hergün doktorlardaydık. Gereksiz bir koşturmaca daha olmasın diyorum ama bu durum gerekli mi- gereksiz mi düşünemiyorum. Uykuya eğilim de başlayınca kfasını bir yere mi çarptı acaba sorusu geliyor aklımıza. Dün gece düşmediğine eminiz, öğretmenlerini arıyoprum, onlar da emin bir kaza olmadığına. Uykuya dalıyor bu arada bizimki, sürekli gözlemleyerek bekliyoruz. 4 saat uyuyor, sabah yeni uyandığı halde hem de. Göz altlarını, ateşini ve uyarılara cevap-verip vermediğini kontrol ediyorum. Ense sertliği olup-olmadığına bakıyorum. Nöçrolojik bazı hastalıklar geliyor klıma çünkü. Saat 2.30 da uyanıyor. Aman allahım sankisaatler önce perişan halde olan çocuk bu değilmiş gibi enerji dolu, yerinde durmuyor. Hiçbir yeride bir ağrı yok. Çok acıktım diyor hatta, yemek yok mu :))) 39 derece ateşin sade tek sefer olması, 4 yaşındaki çocuğun başının ağrıması ve "durdurum başımı" diye ağlaması karşısında şaşırıp kalıyorum. Uyandı ve hiçbirşey yok. Akşam saatlerine kadar kendime gelemiyorum, akşam temizlik yaparken Azeri kardeşlerimin diline göre "başa düşüyor" yaşadıklarımız. Biz neden hastaeye gitmemişiz ki? diye. Ne olduğunu bile anlayamadık ki...Gece yine tedirgindik, oldukça geç yattık gözleyelim biraz diyerek. Çok şükür ki sabah güzel uyandı. Keyfi yerinde. Bu belirtilerle hastalıklanmak ciddi şeylerin göstergesi olabilir. Umarım bir daha yaşamayız. ****************** Geenlerde tık tık başlıklı yazı yazmıştım, ama tık tık konusuna değinememiştim. Sayın Başbakanımızın bazı sözleri çok çok hoşuma gidiyor, lafı çok güzel gediğine oturtuyor. (Bu yazım benim siyasi düşünceme yorulmasın lüğtfen). Diyor ki "horoz ne kadar öterse ötsün, civciv tavuğun tık tıkına bakar" Günlerce gülüyorum ve nereden bulur bu sözleri diye şaşırıyorum. **************** Bir TV programında da bir deyim duydum geçenlerde. "Cip-Şak" Eli para görür görmez cip alanları tanımlıyormuş. Bizim toplumumuza ne kadar da uyuyor, helal size diyorum, ne güzel tanımlamışsınız. Bir de araba kullanamadığı halde sırf cipim var demek için kapıda cip tutan tanıdıklarım da var, o da ayrı deyim bulunması gereken bir konu olabilir.

Glukoz, Fruktoz, Laktoz

19/3/2011 Glukoz, Fruktoz, Laktoz.... Hatırlıyorum da, okulda kafamız bir milyon olmuşken ilginç kelimelerde bu üçlemeyi tekerleme yapmıştık. Dilimizden düşmüyordu. Bizim küçük adamın hayatına laktoz çok zor girdi. Yeme sorunu öyle boyutlardaydı ki bebekliğinde bile süte direndi, büyük bir inatla 2 yaşına kadar anne sütü verdim ve artık bıkkınlıktan dolayı kendi isteğimle kesmiştim. Sonrasında inek sütüne alıştırma çabalarımız oldu, mama veya süt büyük bir dirençle karşılandı tabii. Çocukların bayıldığı o rengarenk yoğurtlar bile 1 kaşık bile olsa büyük direçle reddedilirdi. Evin büyük adamıyla birlikte, onun ilk kez gönüllü danino yiyişi gözümüzün önünden gitmeyen sahnelerdendir. 1 Oak 2010 tarihinde KFC'de verilen o çilekli daninoyu plastik çay karıştırıcıyla Erol Taş misali yemesi zihnimizden kolay kolay silinmeyen sahnelerdendir. Ne bürük mutluluktu bizim için, eve envai çeşit renkli yoğurt almış ve şansım varsa yedirebilmiştim, çok elzem bişeymiş gibi. Ağzına süt koymayan küçük adama karşı, çok istekli olmasak da kurtarıcımız olmuştu. Tüm çocuklar süt delisiyken bizimki ağzına sürmedi uzun süre. Önce corn flakesle biraz almaya başladı. Sonra adı "okul içeçeği" oldu, süt sadece okulda içilir dedi ve son 8-9 aydır okulda her sabah içti sütünü, geçenlerde 2. bardağı bile istemeye başlamıştı hem de. Sonra evde de istemeye başladı, 3 aydır gece yatmadan 1 bardak süt içmeye başladı. Elimize çayımızı-patlamış mısırımızı alıp öyle seyretme hevesimiz vardı yani o süt içerken. O kadar zordu yani. Bununla beraber başka bir sorunumuz daha başladı tabii. Bizimki hep sulu ve çok sayıda kaka yapan bir çocuktu. FMF için kullandığı ilaçla açıklandı hep bu durum ve üstünde durulmadı ve biz de artık dillendirmemeye başlamıştık. 3 ay öne kaka sayısı günde en az 5'e çıktı bu sayı, sulu ve içinde mukuslar vardı. O ara grip oldu, hastanede yattı, antiviral kullandı, antibiyotik kullandı, ondandır dendi, mikroskopi temiz çıkıyordu. Öyle mi böyle mi derken 1 ay daha sürdü bu durum tekrar tahlliller vs bi nane çıkmıyor. Akşam sütüne bal katıyordum, baldan mı acaba diyerek kestim, yok anam devam ediyor. Öyle hal aldı ki kakalar geceleri uykudan 2-3 kez kaka için uyanır olmuştu ve günlük sayı 6-8 arasını bulmuştu. Benim gıda müh. büyük adamın aklına laktoz intoleransı geldi. Ki benim aklıma gelmeyecek bir konuydu, laktozsuz süt aldık, derdimize çare olacagını umarak. Bekledik 3-4 gün. I-ııhhhh...Hala devam duruma. O sırada endokrin konrolumuz vardı, dr bahsettim, laktoz intoleransı var sanırım dedim. O da, sanmıyorum ama inek sütü alerjisi olabilir" dedi. Testler yapıldı, total Ig E cok yüksek çıkınca sütü kestim, ancak asıl belirleyici testin çıkana kadar adı konmamıştı. Elimde süt ve sütsüz döneme ait kaka bulguları olsun diye kestim ve sütü kesince herşey biranda değişiverdi. Günde 6-8 den önce 2-3 e düştü, 10 gün sonra yani bugun ise günde bir kez kaka yapıyor. Ve ben şoktayım, ağzından lokma girer girmez tuvalete koşan çocuk yok artık, insan yaşarken neden anlamaz ki içinde bulundugu durumu? Gastrolojiye sevkedildik, ona gidene kadar süt vermedim. 10 gün sonunda diğer test sonucu da pozitif çıkınca gittik doktora. Gerçi hafif pozitif çıktı test ama Alahtan eliminasyon yöntemini uygulamışız, yoksa hiçbişey yok deyip gönderecekti bizi geri. Sütü kesince düzelmesi iyi bir veri oldu elimizde. Dr süt alerjisi veya intoleransı var, test alerjiye çok uygun değil ama eliminasyona göre alerj var dedi. İntolerans da olabilir tabii. Endoskopi dedim, boşver doktor dedim :)) Özel mama verdi, ama bu mamayı geliştirenleri bir bulsam alınlarını karışlıyacam kesin. Bir tadına bakayım dedim, 33 yıllık hayatımda tattıgım hiçbirşeyle anlatamayacağım kadar iğrenç birşey. Çok az hazırladım, önce bal koydum, olmadı şeker ekledim, olmadı nesquik ekledim, yok yok yok...Çocuk yalvarıyor verme diye. Ki süt demedim ona ilaç dedim, adı ilaç olan hiçbir tada itiraz etmiyor çünkü. 1 saat uğraş sonuç vermeyince portakal suyuyla hazırladım, yine olmadı. 2 gün ara verdim, bugun tekrar az miktarda bal ve şeker ekledim, corn flakese verdim, ilk defa içmiş oldu böylece. 5 saat oldu ama suan barsaklarda hareketlenme yok, umarım bozmaz barsakları. Yeme konusundaki skıntılardan sonra şimdi de yediğini sindiremeden atması gelişememesine sebep oluyordu sanırım. Umarı bu defa çözeriz sorunları. FMF konusu da ayrı konu. Kortizon kullanıyoruz ve dozu düşürmeye çalışıyorduk ama FMF atakları hortladı dozu düşürünce. Önce ayda bir kez olurken son 1 ayda 3 kez atak geçirdi, hafif ataklardı ama sinir bozucu şeyler. Kortizonun arttırılması ihtimali ise düşünmek bile istemiyorum. Kortizonun büyüme ve kemikler üzerine etkisi kendini göstermeye başladı. Kemik erimesi çıkmıştı 6 ay önce, menapozdaki kadın ilacı olan fosamax küçük adama daha 3 yasında başlandı, aradan 6 ay geçti ve dün kontroldeydik, tekrar dansitometri çekildi. Sonucunu bekliyoruz. Büyüme konusunda da pek yol alamadık. Hala minik, hala 10 kg civarında. Ama kilo konusu sanırım sütle ilişkili, bundan sonra kilo artışı olacağına inanıyorum. Endokrin doktoru Candaşın yaşıtlarında ksa olmasına rağmen kendi persantil eğrisini çok güzel çizdiğini ve bu eğride gidişini sürdürürse, yani durmazsa gelişimi müdahale etmeyecek. 160-165 cm arası bir yetişkin olacak gibi görünüyor. İçim rahatladı aslında biraz, biz daha da kısa kalacağından korkuyorduk, yani bu gidişat 150 cm mi gider diye üzülüyorduk. 160 cm hiç fena bir uzunluk değil. Gerçi benden bile kısa olacak ama 160 toplum içinde pek abuk sayılmayan bir ölçü. Umarım en az o kadar olur. Hastalıklar konusu böyle iken küçük adamla hayat hem çok güzel, hem çok şaşırtıcı hem de çok zor oluyor gün geçtikçe. İnsan vücudu, organlar ve anatomi kitapları hala favorileri. Hatta kol çantamda insan vücudu kitabı taşıyorum. Okulda arkadaşlarıyla da sadece onlar konusuyor olmalı ki, veliler arıyor ve "Candaşın bir kitabı varmış? nereden aldınız? Bizimki de istiyor da"...şeklinde. Çok hoş birşey tabii benim için, gurur duyuyorum oğlumla. Tüm resimleri yine vücud üzerine. Sürekli organları çiziyor, ama tabii kendi dünyasına göre şekillendiriyor. ressamlıkla çocuk doktorluğu arasında tercih yaamadı henüz. Ama ikisini de yapabilirsini kabul etmiyor. Sadece birini tercih edecekmiş :))) Steteskop boynunda geziyor, doktora gittiğimzde önce "öğretiyor" onlara insan vücudunu kitabından, sonra öğrettiğim gibi muayene et şimdi beni diyor mesela :)) Endokrin doktorundayız geçen, kitabı elinde anlattı da anlattı doktora. Doktorumuz sağolsun seviyor Candaşı ve dinledi güzelce. Sonra dr dedi ki gastroya gönderiyorum sizi. Bizim küçük adam hemen kitaplarını topladı ve : "Anne hadi ben hazırım, o doktora da insan vücudunu öğretmeye gidelim" Koptuk tabii, doktorumuz 50 yıldır okuyorum ama senin gibi anlatan olmamıştı dedi :)) ***** Davranışalrı değişti, büyüdü sanki ama hala tek basına 10 dak bile oynamıyor evde. Evimizde "annnn----neeeeeee" çğlıkları çok yükseliyor. Şuaralar para konularına girdi, neden istediği herşey alınmıyor? Neden pahalı? neden herşeyi alamayız? sorularını çok sık duyuyoruz. Çevresindekilerle değerlendirmeye başladı. Onlar neden çok şey alıyorlar? Onların parası bitmez mi? vs şeklinde. Oyuncakçıya girmek zorlaşmıştı artık bizim için. Çok şey istiyor ve sürekli alamayız veya gerek yok demek canımı sıkıyordu. O da anlayış gösteriyordu ama geçen bizi şaşırtan birşey oldu. Bir arkadaşımız Candaşı gezmeye götürdü, giderken de oyuncakçıya gidiyoruz, ne istersen alacam dedi. Gittiler, ve benim oğlum hiç arsızlık yapmadan gösterilen tüm oyunakları redddederek sadece istediği tamir setini alıp çıkmış. Arkadaşımızın gösterdiği tü gözterişli oyuncakları reddetmiş. Bu davranışı çok hoşumuza gitti, bizimli arsız bir çocuk değil ve koca mağazada ne istediği bilip sadece onu alıp çıkmış. Çok gurur duydum oğlumla. Umarım hep böyle olur hayatı boyunca.

4. Sene de bitti

12/3/2011 4. sene de bitti Alışıyor insan, alışıyormuş. Hiç geçmez dediğimiz, dayanılmaz dediğimiz, nasıl kabulleneceğiz dediğimiz günden bugüne tam 4 yıl geçmiş. Alışmışız farkında olmadan. Hani hep bir sızı, hep bir boşluk, hep bir ne olduğunu anlayamamışlık hali var, hiç eksilmeden aynı düzeyde. Kabulleniliyor zamanla. 4 yıl olmuş aramızdan ayrılalı, kalbimizin diğer yarısı, sarı papatyamız. İnsanoğlu neler yaşıyor, neler gelip-geçiyor hayatımızdan. Kötüye alışmak zor tabii, ama öte yandan düşünüyorum da ya alışamasaydık? Haberi ilk aldığımızdaki kabus hep gerçek gibi kalmızda zihnimizde? O beynimin patlamasını istediğim, o beni boğan çığlıklarım hep kalsaydı içimizde peki? Nasıl yaşanırdı o çıldırtan ruh haliyle bilemiyorum. Nasıl büyütürdüm küçük adamımı? Bugünlere sağlıkla getirebilirmiydim onu? Doğru karar verme yetisi kalırmıydı patlayan beynimde?Kalmazdı. Allah insana iyi ki unutma ve alışma gücü vermiş, iyi ki sabır vermiş bizlere. Yanımızda olmadığın için hep bir tarafımız eksik sarı papatyam, ama küçük adamı iki kişilik seviyoruz hep, yarısı senin yerine. Seninle yaşayamadıklarımız için de yaşıyoruz onunla. Biz 4 kişiyiz bebeğim, sen hep bizimlesin.