14 Temmuz 2009

BRONŞİOLİT

Tanıştık...
İlk bir yaşın kabus sayılan hastalığıydı.
Tabii prematureler için.
RSV aşısı yaptıralım mı-yaptırmayalım mı soruları arasında iyi bir koruma ile yaptırmamaya karar vermiştik. Grip bile olmadı Candaş 2 yaşına gelene kadar.
Kreşe başladık ve hastalıklar gelmeye başladı. Kreşin getirilerinin yanında önemsemeye çalışıyoruz tabii. Küçük adam kreş sayesinde oldukça gelişme kaydetti.
1 haftadır öksürüyor, 1-2 gün ara sıra tık...tık şeklindeydi.
3. gün kriz şeklinde öksürükler geldi. Doktora gittik. Son 2 haftadır burun akıntısı vardı, SF ile temizliyordum evde. Meğer o akıntı cierlerine gitmiş ve bronşları tıkamış.
Çocuğumun burnu akıyor diye de dr gidilmez ki...
Ventolin şurup başladık, 3 günde gerileme olmazsa tekrar görüşmek üzere ayrıldık.
3. gün ateşlendi ve öksürük arttı. Hem de nasıl artma. Nefes aldırmadan, ara vermeden öksürük krizleriyle...
Hastanede yatarak ventolin nebul tedavisi önerildi. Ama küçük adam her hastaneye yatışında inanılmaz ajite oluphuy değiştirdiği için çok elzem değilse yatırmak istemediğimi söyledim. Nebulu evde kullanabilirsek olur dedi.
Evimizin karşısındaki hastaneye ilk gün 4 saatte bir gittik, çığlıklar arasında ilaç verildi.
2. gün(bugün) nebulizatör cihazı satın aldık.
Günlerdir hiçbirşey yemiyor.
Üstünü giydirirken, ayakkabılarını her gördüğünde,
"Ben okula gitcemmm, Bediş Anneye gitcem" diye başlıyor.
Doktoruna da anlattı okula gitmek istiyormuş. Bugünleri de gördüm ya, ne diyeyim daha. Çok şükür.
Gitmedik tabii okula.
Bugün de ağzına lokma girmeyince öğle emeği için en güzel restorana gittik:
"Sağlık Bakanlığı'nın Resmi Bir Kreşi Yemekhanesine " :)))
Bediş Anne doyurursa doyurur ancak bu sıpayı diyip, düştük okul yoluna.
Bir cilve, bir sevinç Bediş Annesini görünce.
Öğlen yemeğini de nispeten yemiş, eve dönmeyi planlarken yemek sonrası işyerimde işlerimin olması nedeniyle kaldık. Zaten öğlen uykusuna yattı sonrasında.
Uyandığında kekini de yemiş.
Geldik evimize.
Nebul tedavisi devam.
6 saatte bir...
Yarın 8 saatte bir...
Sonra 12 saatte bir...
şeklinde 1 haftada kesilecek tedavi.
Son durumumuzu soranlara bugün son 2 günden daha iyi. Geceleri öksürük krizleri ile uykuyu unutan küçük adam umarım bu gece uyur.
Bugün ateşi de çıkmadı.
Zaten ateşi olmadığında öksürük krizi de gelmedikçe keyfinden birşey kaybetmemişti küçük adam. İştah gitmişti sadece. Yani gitti derken meyve hariç lokmasız geçti son günler.
Tüm çocuklara (herkese tabii ama özellikle çocuklara) sağlıklı günler...

08 Temmuz 2009

DİYALOGLAR

Küçük adamla bazı diyaloglar:
Dut yesin diye bir tabak dut ortada. Sol eline bir tane aldı, bir türlü ağzına gitmiyor. Sağ eli ise sürekli dut alıyor ve benim ağzıma aralıksız tıkıyor. "Tamam artık istemiyorum" dediğim anda, ani bir hareketle babasının ağzına tıkıyor, "o zaman baba yesin".
*************
Trafikte gidiyoruz. Kırmızı ışıkta durduk.
"Aaaa, biz duyuyoyuz, çünkü kığmızı ışık yandı.
Biz gidecez, çünkü yişil yanacak.
Sarı ışıkta beyiyoyuzzzz".
**************
Şarkı öğrenmiş, "köpeğim hav hav hav hav der, köpeğim benden ne ister?"
Şarkıyı bize söyletiyor, kendisi kol bastı oynuyor. Ne isterde duruyor "eettttt" diye bağırıp kol-bacak bastı devam ediyor. Eşek ot yerden sonra inek ne ister sorusu geliyor,
"inek de ot ister" diyip kol bastıya devam.
**************
"Gündüzleri güneş gelir, geceleri aydede...çünkü kağanlık olmuşşşş"
**************
Evin içinde anneye ait toka-küpe-kolye ne buluırsa hemen alıp bana getiriyor.
"Bu anneninnn. Tokayı anneler takar, çünkü anne kadın. Babalar takmaz, çünkü baba eğkek.
Candaşlar da takmaz"
**************
Geçen gün kreşten çıktık, Bediş Annesi (kreşteki bakıcı annesi) de bizimle geliyor akşamları.
O'na anlatıyor "biz oka gitcez" diye.
Ben anlatıyorum Bediş Anneye, "Carrefour'a ok diyor" diye. Ambleminde ok işareti olduğu için.
Arabada sürekli "anne, cafosun kosuna gidelim" diyor.
"Oğlum anlamıyorum nereye gidelim" diyorum.
Sürekli tekrarlıyor, anlamnıyorum ne dediğini deliriyorum. Bediş Anne bir yandan ben bir yandan deliriyoruz anlayabilmek için.
Yarım saat sürüyor bu muhabbet.
Orada ne var diye soruyoruz, belki ipucu çıkar diye.
Yok, anlamıyoruz.
E-5 te durduruyorum arabayı, anlamalıyım nereye gitmek istediğini diye.
Bediş anne soruyor en son:
"Carrefoura mı gitmek istiyorsun oğlum?"
"Bir sevinç çığlığı geliyor küçük adamdan
"Eğettt, eğettt" diye.
Carrefourun okusuymuş söylediği meğer.
Gittik tabi sonra
****************
HJayatında hoşuna giden herşeyi mutlaka Bediş Annesi yapmıştır.
****************
Kreşten alıyorum akşamları, hadi gidelim diyorum,
"ı-ıhhh" diyor.
"Bediş Anne gelecek".
****************
Bir arkadaşım diyor ki,
"Bediş Anne binmesin sizin arabaya"
Arkadaşım aforoz ediliyor çığlıklarla, kovuyor O'nu yanımızdan.
Kreşe alışması çok güzel birşey tabii. Cumartesi günü uyanmış, gitmiş kapıya, okula gidecekmişiz.
*****************
Kırmızı ayakkabı hastalığımız var bu aralar. İlle de kırmızı ayakkabı giyilecek her zaman.
Geçen ikna ettim başka ayakkabılarını giydsirmek için. Çıktık evden, asansörden indik. Hatırladı kırmızı ayakkabılarını giymediğini, çığlık çığlığa kırmızı ayakkabı diye.
18. kata geri dönüp kırmızı ayakkabıları giydik yine yeniden.
*****************
Gittiğimiz heryerde masa düzenimiz belli, kimse onun dışında bir yere oturamaz.
Kare masada duvar tarafı Candaş'ın, yanında ben, karşıda baba. Geçenlerde okulumun yemeği vardı, bir arkadaşımı oturduğu yerden kaldırdı:
"Orası annein yeri"
*****************
Aklıma gelenler bunlar. Çok daha ilginçleri vardı ama düşününce akla gelmez işte.

06 Temmuz 2009

MİNİ MİNİ

Her akşam soruyoruz evde, okulda ne yaptınız diye.
Tık yok.
Gündüzleri öğretmenlerinden öğreniyorum neler yaptıklarını, söyledikleri şarkıları.
O cevap vermeyince tüyolar vererek soruyorum, şunu öğrendiniz mi? Bunu öğrendiniz mi? diye.
Yine tık yok.
geçenlerde "Ali Babanın Çiftliğini söyledik bugün" dedi sadece, o kadar.
Dün akşam üstünü değiştiriyorum, kendi kendine birşeyler söylemeye başladı.
Duyduklarıma inanamadım. İnandığım zaman da sulugöz anne moduna girdim yine.
Oğlum büyüyor galiba.
Belki de büyüdü de ben göremiyorum.
İşte o an:

03 Temmuz 2009

KREŞ

Küçük adamın blogu burası ama bağımlı bir blog.
Anasına bağımlı tabii.
13 06 09 (4)
En son hastane maceramızdan sonra film kopmuş bende. Biraz toparlamak lazım.
Hastane sonrası 1 hafta izin aldım ve küçük adam iyice toparladı, hem de birlikte vakit geçirdik biraz.
Sonra tekrar kreşe başladı.
Nasıldı diye soranlara kabus işte budur diyorum.
25 Mayis 2009 (8)
Şöyle ki, sabahları yatağında daha uyurken otomatiğe bağlanmış şekilde, kafa iki yana aralıksız sallanarak "hayıyyy, hayıyyy, hayıyyyy" diye bir başlıyordu. Bir dakika bile ara vermeden 2,5 saat sürdüğü bile oldu. Evden çıkmamak için kapılara tutunmak, sonrasnda kafasını kapılara-duvarlara vurmak, beni tırmalamak-dövmek (yüzümde bilimum darp izleri bile oluşmuştu), agresif hareketler vs vs.
2 Haziran 09
Evden güçlükle çıktıktan sonra yol boyu ağlama, kreş kapısında "anne, hayır" diyerek gözlerimin içine en derininden, en acıklısından bakışlar...
"annne, hayıyyy, anne hayıyyy, anne hayıyyy" diyerek çıldıran çocuğu ise kucağından kopartıp kanırtırcasına kreşe bırakmak ve o psikolojiyle işe gitmek.
Sonrasında gün boyu ağzına lokma girmeden, hatta yemek mamasına bile oturmadan, kreş kapısının tam karşısına otururp kafasını öne-arkaya salllayarak "anne gelecek, anne gelecek, anne gelecek" şeklinde geçen dolu dolu bir gün.
2 Haziran 09 (2)
Bayılırcasına gidilen öğlen uykusu ve uyandığında kaldığı yerden devam.
Akşam gittiğinde sesi, ne söylediği bile anlaşılmayacak kadar kısılmış bir çocuk....
İşte böyleydi ilk günler. Hatta haftalar. Ömrümden ömür gitti dedirtecek bir dönemdi. Ne yapmalılar arasında geçirdim. Kreşten alıp bakıcı tutulabilirdi, ama bir süre sonra tekrar kreşe geldiğinde bu süreç sıfırdan ve de daha ağır şekilde yaşanabilirdi.
"Sabret geçecek" sözlerine yalandan inanmak istemekle geçen ilk hafta kabustu.
2. hafta daha ılımlıydı.
Yok bu çocuk alışamayacak derken azalmaya başlayan ağlamalar ve bakıcı annesinin adını söylemeler evde....
25 05 2009 (1)
Hergün daha iyiye gitti ve şuan tam kadro kreşin 1. ayı bitti.
Çok şükür. küçük adam daha keyifli, ben daha keyifliyim. Kreşin parkının hizmete girmesi ise ayrı bir mutlu etti küçük adamı.
Bundan sonra da hastalıksız ve daha keyifli olur umarım.